30 May 2009

Sağlıklı bir yaşam için Resveratrol

Resveratrol, üzüm, kırmızı şarap, yer fıstığı ve yabanmersini gibi gıdalarda bulunan polifenolik bir bileşiktir. Resveratrolün özellikle hayvan veya patojenlerin bitkilere saldırması, yaralanma veya ultraviyole (UV) ışığa maruz kalma sonucunda bitkiler tarafından dayanıklılığın artırılması amacıyla üretilen bir bileşik olduğu bilinmektedir.

Resveratrolün aynı zamanda kolesterolün düşürülmesinde de etkili olduğu ve kalp krizi riskini azaltabileceği ifade edilmektedir. Ayrıca antioksidan aktivite göstererek kılcal damarların tıkanmasını engellediği, apolipoprotein ve lipid sentezini düzenleyerek kalp-damar sağlığını desteklediği yapılan çalışmalarda ortaya konmuştur.

Yaşlanmayı önleyici etki
Resveratrol, yaşlanmayı geciktirici etkisi ile bilinen bir moleküldür. Resveratrol’ün DNA tamir geni olarak bilinen Sirtuin 1’i aktive ettiği bilinmektedir. Ayrıca yapılan çalışmalarda kalori kısıtlaması etkisi göstererek hücre yaşam süresini uzattığı belirtilmektedir. Bu etkilerinin dışında resveratrol yaşam süresini aerobik kapasiteyi ve insülin duyarlılığını artırarak, enerji üretimine destek olarak, motor fonksiyonların düzenlenmesini ve metabolik hastalıklara karşı organizmanın korunmasını sağlayarak artırmaktadır.

Antioksidan Etki
In vivo olarak güçlü bir antioksidan olan resveratrol serbest radikal hasarlarına karşı koruma sağlamaktadır. Antioksidan etkisini NO (nitrik oksit) sentezi ve serbest radikal süpürücü etkisi ile ortaya koymaktadır. İskemi-reperfüzyonda kalp, beyin ve böbrekte resveratrol NO sentezini indüklerken oksidatif stresi azaltmaktadır. Resveratrol oksijen radikallerini inhibe ederek etkinlik göstermektedir.

Kardiyovasküler Koruma
Resveratrol, LDL oksidasyonunu ve trombositlerin kılcal damarlarda birikmesini engelleyerek kalp krizi riskini azaltmaktadır. Fransız paradoksu olarak bilinen Fransa’da kırmızı şarap tüketimi ve kardiyovasküler hastaklık arasındaki ters orantı, kırmızı üzümde bulunan resveratrol etkinliği ile açıklanmaktadır. Kardiyak hasarın akut ve kronik modellerinde, resveratrol miyokardiyal iskemi-reperfüzyon hasarının şiddetini azaltmaktadır. Kardiyovasküler hastalıkların altında yatan oksidatif hasara karşı koruyucu olduğu, yapılan birçok çalışmada belirtilmektedir.

Antiinflamatuar Etki
Resveratrol, COX-2 transkripsiyonunu inhibe ederek antiinflamatuar etkinlik göstermektedir. Ayrıca siklooksijenaz enzim inhibisyonu ile kalp krizi riskini azaltıcı etkisi bulunmaktadır.

Antiviral Etki
Resveratrolün Herpes Simplex I-II’yi inhibe edici etkisi bulunmaktadır. Resveratrol, virüsün hücresel fonksiyonlarını inhibe edebilmektedir.

Antikanserojen Etki
Resveratrol, insan epitel hücrelerinde hücre bölünmesini sağlayan enzimleri inhibe ederek antiproliferatif ve antikanserojen etkiler göstermektedir. Bu etkileriyle meme, prostat, mide, pankreas ve tiroid kanserlerini önlemede kullanılabilmektedir.

Antioksidan ve antimutojen özelliği ile yaşlanmaya karşı koruma sağlayan resveratrol, aynı zamanda kanser oluşumunu önleyebilmekte ve kalp damar sağlığını destekleyebilmektedir. Bu olumlu etkileriyle resveratrol kansere ve kardiyovasküler hastalıklara karşı koruma sağlamak, genç ve güzel kalabilmek amacıyla kullanım alanı bulan kuvvetli bir antioksidandır.

Referanslar
1) Türkiye Klinikleri J Med Sci 2008;28(Suppl):S166-S169
2) Turkish Journal of Biochemistry- Turk J Biochem 2008;33 (3);117-121

08 May 2009

Sağlıklı beslenme

SAĞLIKLI BESLENME

İnsanın yaşaması,çocuğun büyümesi,gelişmesi,düşünen bir beyne,çalışan emek harcıyan bir bedene sahip olması için,beslenmesi gerekir. Ama gelişi güzel değil,düzenli beslenmeye gereksinimi vardır. Öyleyse beslenme nedir,ne değildir bunu açıklayalım. Beslenme,besin maddelerinin dışarıdan alıınması emilebilir hale getirilmesi,emilmesi, kullanılması,fazlasının depo edilmesi,depo edilemeyen miktarlarının ve artıklarının atılması evrelerini içerir. Beslenmenin ilk aşaması,besin maddelerinin alınması,yani yenilmesi ve içilmesidir.Bu yeme içme beyindeki acıkma ve doyma merkezi tarafından düzenlenir.Bu merkezin bozulması halinde,tokluk(anurexianervusa) ve dengesiz açlık(psikolojik oburluk) adı verilen duygular meydana gelir.
Anurexianervusa hali,istisnalar haricinde ruhi dengesini tam ayarlayamayan,kişiliğini tam geliştiremeyen,zayıflamak için diyet yapan kişilerde görülür.Şiddetli bir yiyecek reddi ve aşırı zayıflama şeklinde kendini gösterir.

Psikolojik oburluk hali,istisnalar haricinde mutsuz ve tatminsiz olan aşırı yemek yemeye ve içki içmeye düşkün olan,kişilerde görülür.Ruhsal durumu dengeli,yaşamı düzenli ve hayatın aşırı tutkunluk göstermeyen bir kişi açıkma ve doyma merkezlerinin dengesini korur.Normal besin alımını özel bir
önem göstermeden,kendini acıkma ve doyma duygularına bırakarak,vücud ağırlığını yıllarca aynı düzeyde tutabilir.

Ancak,beslenmenin esası kilo almak veya vermek değil,beden ve ruh sağlığını korumaktır.Bu da iç sistemin güçlenmesine,dolayısıyla hücrelerin beslenmesine ve temizlenmesine yönelik beslenme tarzıyla sağlanabilir.

*Bu beslenme tarzının esasları şunlardır:*

1-Beslenmeyi kilo vermek aracı olarak kullanmamak,
2-Sağlıklı gıdalarla beslenmek,
3-Her türlü gıdayı yemek ya da içmek,
4-Gıdaların besin değerlerini koruyup,toksik tesir kazanmasını önlemek,
5-Doğal gıdalarla beslenmek,
6-Besin öğelerini dengeli kullanmak,
7-Gıdaların tedavi değerini tanımak,
8-Günlük kalori ihtiyacını ayarlamak,

*Yararları;*
-Beslenmeye yasak koymaz,
-Beslenmeyi zevk haline getirir,
-Hazımsızlık(gaz),ağız kokusu,sindirim zorluğu,kabızlık,sancı gibi sorunları önler,
-Metabolizmayı güçlendirir,
-Kan basıncını düşürür ve tansiyonu dengeler,
-Kandaki yağ,su,protein ve şekeri dengeler,
-Kandaki hemoglobin miktarını arttırır,
-Hücrelerin yağ,protein,karbonhidrat,vitamin ve mineral gibi besin ihtiyacını yeterli bir şekilde karşılar,
-Vücutta yağ,su ve toksin birikimini önler,
-Kilo,ödem ve selülitlerden kurtarır,
-Vücudun bağışıklık sistemini güçlendirir,
-Daha az harcamayla daha iyi ve zevkli beslenmeyi sağlar,
-Sağlığa zarar veren gıdalarla beslenmekten uzaklaştırır,
-Yararlı gıdalarla beslenmeye yönlendirir,

*BESLENMEYİ KİLO VERME ARACI OLARAK KULLANMAMAK*

Beslenmeyi hücre sağlığını korumak yerine,kilo vermek amacıyla kullanmak,hücrelerin besin ihtiyacını karşılanmasını önler,metabolizmayı bozar,vücudu güçsüz ve enerjisiz bırakır.Verilen kiloların tekrar geri
alınmasına ve şişmanlığın kalıcı olmasına neden olur.Vücut nezleden kansere kadar her türlü hastalığa karşı dayanma gücünü kaybeder.Beslenme hücre sağlığını korumak amcıyla yapılır ise kilo sorunları kesin ve kalıcı olarak giderilir.

*SAĞLIKLI GIDALARLA BESLENMEK*

"Ne yersek o oluruz"

Yenilip içilen gıdalar vücudun bir parçasını oluşturur.Bu nedenle sağlıklı gıdalar ile beslenen kişi,sağlıklı bir vücuda,ne olduğu belirsiz gelişi güzel gıdalarla beslenen kişi sağlıksız bir vücuda sahip olur.

*GIDALARDA ARANAN ÖZELLİKLER*

-Mümkünse doğal olmalı,
-Uyarıcı ve hormonlarla yetiştirilmemeli,
-Toplanması,kurutulması,saklanması ve ambalajlanması hijyenik olmalı,
-Taze,sağlam ve temiz olmalı,
-Konsantre edilmemiş(Pastırma,salam,sosis,sucuk,konserve gibi)ve kimyasal muameleler görmemiş olmalı.
*"Ekolojik Gıdalar"*

Yetiştirilmesi,üretilmesi,toplanması,kurutulması,saklanması ve ambalajlanmasında hiçbir uyarıcı hormon,kimyasal madde ve sanayi işlem kullanılmayan gıdalara "ekolojik gıda"adı verilir.

Yararları:
-Besin değerleri yüksektir.
-Toksit madde taşımazlar.
-Toksinlrin boşaltılmasına ve kanın temizlenmesine yardımcı olurlar.
-Hücre sağlığına zarar vermezler.
-Biyolojik gençleşmeye yardımcı olurlar.

*HER TÜRLÜ GIDAYI YEMEK YA DA İÇMEK*

Bir kişi,hücrelerinin beslenmesine ve temilenmesine yardımcı olabilmek için günlük yaşamında meyva,sebze,tahıl,bakliyatlar ve hayvani gıdaların her birinden,vücudun ihtiyacı kadar yemek içmek zorundadır.Çünkü her gıdanın enerji ve tedavi değeri farklıdır."Biri olmazsa olmaz."Yani,her gıda
diğerinin tamamlayıcısıdır. Örneğin;çiğ sebze ve meyvalar,vücudun vitamin,mineral ve enzim ihtiyacını
karşılar.Taşıdıkları bu maddeler ile de,vücudun enerji ve yapıtaşı ihtiyacını karşılayan hayvani gıdaların,pişirilmiş sebzelerin,tahılların,bakliyatların,yağların sindirilmesine yardım eder ve
oksitlenmesini önler.

*GIDALARIN BESİN DEĞERİNİ KORUYUP VE TOKSİK TESİR KAZANMASINI ÖNLEMEK*

İç ortamın hücre sağlığını koruyacak düzeyde değişmez tutulması gıdaların besin değerini koruyup toksik tesir kazanmasını önlemekle sağlanabilir.Bunun çareleri şunlardır:

*Gıdaları karıştırmadan yemek ya da içmek*

Gıdalar,konsantre(oksitlenen)ve konsantre olmayan gıdalar(oksitlenmeyen)olarak iki ana gruba ayrılır.Konsantre gıdalar kendi aralarında nişastalı ve proteinli gıdalar,konsantre olmayan gıdalar da
meyvalar ve çiğ sebzeler olarak ikiye ayrılır.Sebzeler pişirildikçe konsantre gıdaya dönüşürler.Örneğin;patates çiğ iken sebze,pişirildikten sonra nişastalı gıda grubuna girer.Bu gıdalardan meyva şekerleri direk olarak,nişastalı gıdalar alkali salgı ile sindirilerek,proteinli gıdalar
asit salgı ve çiğ sebzelerde bulunan canlı enzimlerle sindirilerek kana karışırlar. Bu nedenle,gıdalarımızı meyvalar, nişastalı gıdalar ve proteinli gıdalar olmak üzere üç ayı gruba ayırıp,üç ayrı öğünde yemek içmek zorundayız.Bu şekilde beslenirsek,gıdaların işe yarayan kısımları daha kolay ve daha çabuk sindirilip kana verilir. İşe yaramayan kısımları da daha kolay ve daha çabuk dışarı atılır.Bu sayede tüm gıdaların besin değerleri korunur, toksik tesir kazanması önlenir. Gıdalar karıştırılarak yenilip içilirse zor sindirilirler.Midede uzun zaman bekleyerek besin değerlerini kaybedip toksik tesir kazanırlar.Mideden
bağırsağa geçmeden mikroplar ve bakteriler tarafından tüketilirler.Sindirim sisteminde parazitlerin üremesine neden olurlar.Oksitlenirler.Bu olay,ağız kokusu,sindirim sancısı,mide ve bağırsak gazları gibi sorunlarla kendini gösterir.

*Örneğin;*

-Meyva ve meyva suları,nişastalı veya proteinli gıdalarla aynı öğünde yenilirse asit ve alkali salgıların etkisinde kalarak fermantasyona uğrayarak bozulurlar.Ayrıca besin değerlerini kaybedip toksik tesir
kazanarak iç ortamın ve karaciğerin düşmanı olurlar.
-Nişastalı gıdalar grubuna giren patates ile,proteinli gıdalar grubuna giren et,aynı öğünde yenilirse vücut patatesi sindirmek için alkali salgı,eti sindirmek için asit salgı salgılar.Salgılanan bu salgılar,midede
karıştırılınca ,kimyasalca kaçınılmaz olarak nötr salgıya dönüşürler. Nötr ortamda patates de,et de sindirilemez.Bu gıdaların sindirilebilmesi ve mideden bağırsağa geçebilecek hale gelmesi için mide tekrar tekrar asit ve alkali salgı salgılamak zorunda kalır. Vücut,en büyük enerjiyi gıdaların sindirilebilmesi için harcar.Bu enerjiyi harcamasının amacı,gıdalardan daha fazla enerji elde edip yaşamını sürdürebilmektir. Sindirim için bu kadar fazla enerji elde edip yaşamını sürdürebilmektir.Sindirim için bu kadar fazla enerji tüketilmesine rağmen,gıdalar besin değerini kaybedip,toksik tesir kazanmış vaziyette bağırsaklara geçerler.Bu defa vücut,gıdaların toksik tesirini yok etmek için,sindirim için harcadığı iki misli fazla enerji tüketir.Sonunda,kar edemeyen işletmenin iflas ettiği örneği,enerji iflasına uğrar ve hücrelerde dejenerasyon başlar.Bu olay,gençlik yıllarında yorgunluk, hazımsızlık, kabızlık, nezle, grip, solunum zorluğu, kalp yetmezliği, yüksek tansiyon, romatizma, artrit, kansızlık alerji ve cilt hastalıkları gibi sağlıksorunlarıyla,elli yaşından sonra da kalp krizi,felç ve kanser gibi ciddi hastalıklar şeklinde kendini gösterir.

*Gıdaların Öğünlere Göre Gruplandırılışından Örnekler*

*Sabah Kahvaltısı:

*Aç karnına 1-2 bardak ılık su +bir bardak vücudun ihtiyacı olan bitki çayı+bir tatlı kaşığı bal veya pekmez +meyva(Şeker hastaları şeker oranı düşükmeyvalar yemelidir.)

Kolay sindirilebilen ve çabuk kana karışan bu gıdalar vücudun;

vitamin,mineral ve acil enerji ihtiyacını karşılar.Birgün önce yenilen gıdaların toksik etkilriyle kirlenen kanın temizlenmesini ve güne enerjik başlamamızı sağlarlar. Koenzimlerin salgılanmasını mükemmelleştirir ve
vücudun ümmin (bağışıklık) sistemi güçlendirirler.

*Sabah Öğle Arası:*
1-2 bardak su ve 1 bardak süt içilebilir.

*Öğle Öğünü:*

Alkali salgı ile sindirilebilen nişastalı gıdalar grubundan oluşan bu öğünde pişirilmiş sebze+tahıl+bakliyat yenilmelidir. Öğle öğününde yenilen bu gıdalar yavaş yavaş enerjiye dönüştükleri için akşama kadar ihtiyaç duyulan enerjinin karşılanmasını sağlarlar.Bu gıdalar beraber pişirilip yenilirse daha besleyici ve lezzetli olurlar.

*Öğle ve Akşam Arası:*

1-2 bardak su,bitki çayı,ayran,ağır işciler için tatlı yenilebilir.

*Akşam Yemeği:*
Bu öğün her renkteki yeşilliklerden hazırlanmış salata +Hayvani gıdalardan oluşmalıdır.

Çinliler bu oranı:2 kısım salata,
2 kısım hayvani gıda,
1 kısım ekmek şeklinde önerirler.
Ekmek ve pirinci nötr gıda olarak kabul ederler.

Proteinler,hormonların hammaddesini oluşturur.Akşam yenilen bu gıdalar,seks hormonu başta olamk üzere tüm hormonların salgılanmasını kolaylaştırır. Sabah yapılan sporların,kasların güçlenmesi ve gelişmesi üzerindeki etkisini arttırır(mecbur kalınırsa öğle ve akşam öğünü değiştirelebilir.) *Akşam yemeğinden sonra,*vücuda rahatlık veren ve uyumayı kolaylaştıran bitki çayları içilebilir.

Bir öğün önce yenilen gıdalar,mideden barsağa geçmeden ikinci öğüne başlamamak Midedeki gıdalar bağırsağa geçmeden yenilen bir lokma gıda,daha önce yenilen gıdaların mideden bağırsağa geçmesini geciktirir. Bu da gıdaların mide de fazla beklemesine,besin değerlerini kaybedip toksik tesir kazanmasına neden olur.

*Aç karnına olmak şartıyla, gıdaların mideden bağırsaklara geçiş süreleri:
*1-Su,yudum yudum ve ılık içilirse:Midede beklemeden bağırsaklara geçer.
2-a)Meyva suları :0,5-1 saat
b)meyvalar :2 saat
3-Çorbalar :2 saat
4-a)Pişirilmiş sebzeler :2-4 saat
b)Tahıllar :2-4 saat
c)Bakliyatlar :2-4 saat
5-Hayvani Proteinler :4-5 saat
6-Kızartmalar :5-7 saat
7-Yağlar :7-8 saat
Bu gıdaların midede daha uzun bekleme nedeni,karıştırılarak yenilmeleri veya mide,bağırsak gibi sindirim organlarının hasta olmasına bağlıdır.

*Günde üç öğün beslenmek;*
Vücut alışkın olduğu saatlerde,sindirim salgılarını daha iyi salgılar.Bu nedenle,günde üç öğün saatinde beslenmeliyiz.
*Fazla soğuk ve sıcak yiyip içmemek;*
Fazla soğuk ve sıcak sindirim salgıların salgılanmasını zrlaştırır ve etkilerini azaltır.
*Stres ve yorgunluk hallerinde yemek yemek*
Stres ve yorgunluk halinde,sindirim salgıları düzensiz salgılanır.Gıdaların sindirimi zorlaşır.
*Temiz bir ortamda yemek,içmek*
Yemek yenilen ortam ne kadar temiz ve düzenli ise,gıdaları yiyip içmek de o kadar zevkli olur.sindirim salgılarıda daha etkili salgılanır.
*Gıdaları iyice çiğnedikten sonra yutmak*
Sindirim ağızda başlar.Bu nedenle,gıdaları iyice çiğneyip ağızdaki sindirim salgıları ile muamele edildikten sonra yutulmalıdır.Bazı gıdalar ağızda yeterli çiğnenmeden yutulurlar ise kesinlikle sindirilemezler.
*Bir öğünde mideyi 1 lt.den fazla doldurmamak*
Midenin hacmi,1-1,5 lt.civarındadır.Mide 2/3 den fazla doldurulursa gıdaların sindirimi zorlaşır.Kalp yorulur,mide deforme olur.
*Akşam yemeğini uyku saatinden en az 2 saat önce yemek*
Mide uyku halinde iken,sindirim salgıları salgılamaz.Bu nedenle akşam yemeklerinden sonra en az 2 saat uykuya yatılmamalıdır.Mecbur kalınırsa Meyva,meyva suyu çorba gibi kolay sindirilebilen ve mideyi çabuk terkeden gıdalar yenilip içilmelidir.
*HAYAT SAĞLIKLA GÜZELDİR...*

07 May 2009

ARI SOKARSA NE YAPMALIYIZ ?

Arı sokmasında halk arasında yapılan çoğu uygulamanın yanlış olduğu bildirildi.

Dr. Rodoplu, yaptığı açıklamada, ilkbahar ve yaz aylarında arı sokması ve buna bağlı alerjik reaksiyonların önemli bir acil olgu olduğunu belirtti. Arı sokan insanların yüzde 5'inde arı zehrine karşı alerji olduğunu, bunun da önemli sağlık sorunlarına yol açtığını kaydeden Rodoplu, arı zehrinin solunum durmasına kadar ileri etkilere yol açabileceğini ifade etti.

Alerjiye en fazla yol açan ve zehirli olan arı türünün, bal arısı olduğunu ve insanda anaflaksi denilen aşırı duyarlılığa bağlı şok tablosu meydana getirdiğini anlatan Dr. Rodoplu, böyle bir durumda önce ciltte kırmızılık, şişme ve kabarıklık görüldüğünü, daha sonra şişmenin bütün vücuda yayıldığını söyledi.

Dr. Rodoplu, bu durumda kaşıntı görülebileceğini, dudak ve dil ile solunum yolu iç örtüsünün de (mukoza) şişerek nefes borusunda spazm (bronkospazm), hırıltı, göğüste solunum yetersizliğine yol açabildiğini ifade ederek, ilk yardım konusunda şu bilgiyi verdi:

''İğneyi görebilirseniz, tırnaklarınız yardımıyla veya cımbız kullanarak çıkarabilirsiniz. Sokma yerini bol soğuk suyla yıkayın. Solunum sorunu olanlarda gerekli temel yaşam desteği yapılması lazım. Arının soktuğu bölgeye, zehrin kana karışmasını engellemek amacıyla turnike uygulaması, ısırılması, emilmesi, dağlanması asla önerilmeyen yöntemlerdir. Bunlar doğru bilinen yanlışlardır ve bu tip girişimlerin hiçbir bilimsel açıklaması olmadığı gibi pratik faydası da yoktur. Çünkü zehir ciltten girdikten sonra saniyeler içinde kana ve oradan da tüm vücuda yayılır. Bu nedenle çeşitli girişimlerle bunu engellemek asla mümkün değildir.''

05 May 2009

Swine Flu Information

World Health Organization

swine-flu The Wold Health Organization coordinates global health issues. Here is where you will find up to date information on the situation, with number of cases and deaths reported around the world.

The WHO offers an RSS Feed for the Swine influenza.

Centers for Disease Control and Prevention (CDC)

swine-flu

CDC provides extensive resources including detailed information about the virus, antiviral drugs, taking care of a sick person or which facemasks and respirators to use. Furthermore, there is a record of all cases and deaths confirmed within the USA, prominently displayed on the H1N1 Flu mainpage.

For everyone worried about catching the virus, CDC has a collection of sites dedicated to the Seasonal Flu. Although these recommendations were not specifically written for the swine flu, they apply just as well. There is a fact sheet of Good Health Habits that can help stop germs, a list of Symptoms, resources on possible Treatments and how you can Take Care Of Yourself.

The CDC also broadcasts on Twitter.

Swine Flu in the News

To keep an overview of a variety of Swine Flu related topics that may not be covered on the pages above, I recommend the following news sources.

Reuters

swine-flu Reuters reports from around the globe with articles, pictures and videos. The bottom of the page dedicated to the Swine Flu shows a world outbreak map. Scroll over the countries to view more details.

swine-flu

BBC News

The BBC features a set of thorough features, views and analysis. A slideshows explains the WHO pandemic alert phases and when following the links into the Q&A section another slideshow visualizes how the outbreak emerged.

The BBC records an interactive outbreak map, which can be scrolled through by from the first to the most recent case reports to see when and where cases appeared.

The Guardian

swine-flu Finally, if all of this is simply too much information, I recommend the simple FAQ from the Guardian. It’s straight forward and all key questions and facts are collected and answered on a single page.

They could have added that eating well-cooked pork is safe, though. So there’s no need to cancel that BBQ!

04 May 2009

OMUZ AĞRILARI

Omuz ağrısı nedir?
Omuz, vücudun en hareketli eklemidir. Gelişmiş hareket kabiliyeti için kas ve bağlarla desteklenir ancak kemik desteği zayıftır. Bu nedenle çok kolay zedelenebilir ve kolaylıkla etrafını saran kas ve bağlarda ağrıya yol açabilecek yaralanmalar olabilir. Bu ağrılar bazen geçicidir ama çoğunlukla uzun sürer ve zamanla omuz hareketlerinde kısıtlanmaya neden olur.

Sebepleri nelerdir?
Omuz ağrılarının en sık rastlanan sebepleri; kas, ligament, bursa ve tendonlardan kaynaklanan sebeplerdir. Omuz ağrılarının çok daha nadir görülen diğer nedenleri tümörler, enfeksiyonlar ve sinir hasarları ile ilgili problemlerdir.

•Sıkışma (İmpingement):
Omuz ekleminin hemen üzerinde bulunan kas ve tendonlar, kürek ve köprücük kemiklerinin birleştiği alanda sıkışabilir ve zaman içinde hareketlerle zedelenebilir, hatta yırtılabilir.

•Tendinit:
Tendon, kasları kemiğe tutturan kordon şeklinde bir yapıdır. Tendinit ise bu tendonların zorlanması ve yıpranmasıdır. Tendinit bazen yukarıda açıklanan sıkışma sonucu tendonların zedelenmesi ile kronik tendinit, bazen de kuvvetli bir zorlanmayla akut tendinit şeklinde oluşur. Hatta bazen tendonda yırtılmalar olabilir.

•Bursit:
Tendonların hareket ederken kemiğe sürtünerek zedelenmelerini azaltan içi sıvı dolu keselere bursa adı verilir. Bu keselerin yine tendinit oluşturan sebeplerle zedelenmesi ve koruyucu özelliklerini kaybetmelerine bursit adı verilir.

•İnstabilite:
Omuz bazen herhangi bir sebeple normal hareket sınırlarının ötesinde hareket eder. Bu bazen ani bir zorlanmayla oluşur bazen de omzu yerinde tutan bağların zayıflamasıyla oluşur. Bunun sonucunda omuz çıkıkları oluşur ve bu da ağrı ve hareket güçlüğü yaratır. Özellikle sporcularda, baş üstünde yapılan aktivitelerde omuz ağrısı bu nedenle görülebilir.

•Artritler:
Bazı romatizmal hastalıkların seyri sırasında omuz eklemi tutulabilir ve omuzda ağrının yanı sıra hareket kısıtlılığı, şişme gibi belirtiler verebilir.

Ne zaman doktora başvurulmalıdır?
Omuz ağrıları bazen hafif seyreder ve birkaç gün içinde kendiliğinden düzelir.

Ancak;
•48 saatten fazla süren ağrılarda
•Çok şiddetli ağrılarda
•Ağrı ile birlikte hareket kısıtlılığı olduğunda
•Kol, boyun ya da sırta doğru yayılan ağrılarda ve ağrılara eşlik eden uyuşma ya da hissizlik durumunda vakit geçirmeden doktora başvurulmalıdır.

Nasıl teşhis konur?
Öncelikle hastanın şikayetleri dinlenmeli ve iyi bir fizik muayene yapılmalıdır. Daha sonra elde edilen bulgular doğrultusunda kemik yapılarını değerlendirmek için röntgen ya da bilgisayarlı tomografi; yumuşak dokuları değerlendirmek için MR, gerekirse EMG testi yapılabilir. Bütün bunların yeterince fikir veremediği durumlarda omuz artroskopisi yapılabilir.

Nasıl tedavi edilir?
Tedavide istirahat, fizik tedavi ve egzersiz tedavisi ile ağrı oluşturacak günlük işleri düzenlemek önemlidir. Bitkisel ve özel yağlarla masaj uygulamaları başarılı sonuçlar vermektedır. Ağrı kesici ilaçların yanında bazen de omuz içine kortizon enjeksiyonları yapılabilir. Bütün bu tedavilerle düzelmeyen hastalarda (yaklaşık %10 oranında) cerrahi tedavi gerekebilir.

ALERJİK NEZLE BASİT BİR HASTALIK DEĞİLDİR

En sık rastlanan alerjik hastalıkların başında gelen alerjik nezle çocuklarda da görülüyor. Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Hülya Ercan, "Allerjik nezlesi olan hastalarda astım ve egzema gibi diğer allerjik hastalıklar da gelişebilir, bu nedenle yakından takip edilmelidirler." diyor.

Allerjik Nezle nedir?
Allerjik nezle en sık rastlanan allerjik hastalıktır. Burunda;
• Akıntı
• Kaşıntı
• Tıkanıklık
• Hapşırma
ile kendini gösterir.
• Allerjik nezlesi olan çocukların burun akıntısı renksiz ve berraktır.
• Burnun sürekli silinmesine bağlı olarak burnun üst kısmında çizgilenme olabilir.
• Göz altlarında koyu renkli halkalar görülebilir.
Tekrarlayan boğaz temizlemesine bağlı olarak kesik kesik öksürme olabilir.
Allerjik nezleye neden olan allerjenler sıklıkla;
• polenler (çiçek tozu)
• ev tozu akarları (mayt)
• kedi-köpek-kuş gibi hayvanların tüyleri ve salyaları ile hamam böceğidir.
Polenler genellikle mevsimsel şikayetlere yol açarlar. En sık görüleni çayır poleni duyarlılığı olup şikayetler ilkbaharda alevlenir.
Ev tozu akarları (maytlar) ise kumaş kaplı yüzeylerde, yün yatak-yorgan-yastıklarda , halılarda bulunur. Rutubet yaşamalarını kolaylaştırır. Şikayetler yıl boyu ve özellikle de sabah yataktan kalkarken belirginleşir.

Allerjik Nezlenin kaç tipi vardır?
Belirtilerin görülme sürelerine göre alerjik nezle mevsimsel veya peroneal (yıl boyu) alerjik nezle olarak sınıflandırılır.
Çayır poleni alerjilerinde olduğu gibi şikayetler sadece bir mevsimle sınırlı kalırsa mevsimsel alerjik nezle olarak takip edilir.
Ev tozu maytlarına duyarlılığı bulunan kişilerde olduğu gibi bulgular tüm yıl boyunca görülenler ise peroneal alerjik nezle gurubuna girerler.

Nedenleri nelerdir?
Allerjik nezlenin gelişmesindeki en büyük risk faktörü hastanın ailesinde allerjik bir hastalığın bulunmasıdır. Sigara ve egzoz dumanı, hava kirliliği, evde hayvan beslenmesi, hijyenik ortamda yaşanması gibi faktörler de allerjik nezle gelişme riskini artırırlar. Alerjik nezle belli bazı alerjenlere duyarlılığı bulunan çocuklarda uygun genetik ve çevresel şartlar sağlandığında ortaya çıkar.

Allerjik Nezleye bağlı olarak görülebilecek hastalıklar nelerdir?
Çoğunlukla allerjik nezlesi olan çocuklar erişkinlerde olduğu gibi tipik bulgular vermezler.
• Düzelmeyen ve yineleyen öksürük
• Geniz akıntısı
• Orta kulak iltihabı
• Sinüzit
• Geniz etinin büyümesinin
altında allerjik nezle bulunabilir.
Allerjik nezle çocukların,
• uyku düzeninin bozulmasına
• okul veriminin azalmasına
• dikkatinin dağılmasına
• konsantrasyonunun bozulmasına
neden olduğu için tanınmalı ve tedavi edilmelidir.

Allerjik Nezlenin teşhisi nasıl konur?
Allerjik nezle bir doktor tanısıdır. Benzer şikayetlere neden olan diğer nezlelerden ayırt edilmelidir. Hastanın doktor tarafından şikayetleri dinlenip ayrıntılı fizik muayenesi yapılmalı, burun akıntıları incelenmeli, kanlarında veya ciltlerinde neye allerjileri oldukları araştırılmalıdır.

Allerjik Nezlenin tedavisi nasıl yapılır?
Allerjik nezle ömür boyu süren ve tamamen iyileşmeyen bir hastalık olmasına rağmen kontrol altına alınabilen bir hastalıktır. Allerjik nezlenin tedavisinde ilk ve en önemli nokta belirtilere yol açan allerjenden uzak durulmasıdır. Bu nedenle aşağıdaki önerilere dikkat ediniz.

Çocuğunda ev tozu akarına allerjisi olanlar
• Akar geçirmeyen yatak kılıflarını kullanınız
• Evde rutubeti azaltınız
• Evinizi her gün havalandırınız
• Çocukların uyuduğu odadaki yün halı, yatak-yorgan-yastıkları, üzerinde toz tutabilecek kitapları, oyuncakları uzaklaştırınız
• Hafif nemli bir bez ile her gün odanın tozunu alınız
Hayvanlara allerjisi olanlar
• Hayvanı uzaklaştırınız
Polen allerjisi olanlar
• Polen mevsiminde pikniğe gitmeyiniz
• Gün içinde camları kapatıp ev içine polen girişini engelleyiniz

Allerjenden korunmaya rağmen şikayetleri devam eden hastaların sürekli veya gerektikçe kişiye uygun ilaçlarla allerjisi kontrol altında tutulmaya çalışılmalıdırlar. Tüm tedavilere rağmen şikayetleri devam eden küçük bir gruba ise immünoterapi (aşı) tedavisi uygulanabilir.

Tedavide geç kalınması durumunda nezlenin astıma çevirmesi durumu söz konusu mudur?
Allerjik nezlesi olan hastalarda astım ve atopik dermatit (egzema) gibi diğer allerjik hastalıklarda gelişebilir, bu nedenle yakından takip edilmelidirler.
Alerji reçeteleri
Aşağıdaki reçeteler, alerjik rahatsızlıkların tedavisine yardımcı olacaktır.
Büyükçe siyah bir turp iyice yıkanır. Sonra kabukları soyulup rendelenir. Bir süre bekledikten sonra süzülerek içilir. Alerjik belirtiler kayboluncaya kadar her gün devam edilir.
3 çorba kaşığı şahtere; su dolu bir çaydanlığa konulup, 15 dakika kaynatılır. Sabah, öğle ve akşam yemeklerinden sonra, birer çay bardağı içilir.
2 kahve kaşığı acı yonca ve 2 kahve kaşığı ravend, orta büyüklükte bir çaydanlıkta kaynatılır. Sabah, öğle ve akşam yemeklerinden sonra, birer çay bardağı içilir.
Orta boyda bir çaydanlığa, bir avuç suteresi konur ve 15 dakika kaynatılır. Sabah, öğle ve akşam yemeklerinden sonra, birer çay bardağı içilir.
Aşağıda tarif edeceğimiz masajların da alerjik reaksiyonları azalttığı belirtilmektedir.
Bir sandalyeye oturulur. Diz kapaklarının arkasındaki kat yerinin tam ortası iyice ovulur. Her gün, birkaç kere tekrarlanır.

Hasta, bir sandalyeye belden yukarısı çıplak olduğu halde oturtulur. Başını eğmesi söylenir. Bu durumda; ense kökünde bir kemik çıtkıntısı belirir. Bu çıkıntıdan aşağıya doğru 3 çıkıntı sayılır. Bu noktadan itibaren 1 parmak sol ve 1 parmak sağındaki nokta iyice ovulur.

DOKTORA GITMEYI DE KESINLIKLE IHMAL ETMEYIN