27 February 2009

"İlacı hazırlamak için 2 litre limon suyu, 40 diş soyulmuş ve ezilmiş sarımsak, ağzı sıkı kapanan koyu renkli veya üzeri kağıtlakapatılmış bir kavanoz lazım.

Limonlar iyice sıkılıp suyu kavanoza doldurulur. Soyulmuş 40 diş orta boy sarımsak yıkanmadan ve ezilerek limon suyunun içine atılır ve kavanozun kapağı kapatılır. 25 gün boyunca normal ılık bir yerde saklanacak ve her gün çalkalanacak. Sarımsaklar iyice erimiş olacak. 25 gün sonra kavanoz açılıp her sabah aç karnına mümkünse aynı saatte yarım veya bir çay bardağı, kavanoz bitene kadar içilecek. Kavanozun kapağı hep kapalı tutulacak. Kavanoza asla su, şeker v.b. karıştırılmayacak ancak içerken bardağa su katılabilir.

İşte bu kadar!

Yüzde 100 kanıtlanmış yararları

1-Tüm damar iltihaplarını (vaskülir) tedavi ediyor, tıkanan damarları açıyor, damar sertliklerini ve hipertansiyonu önlüyor...

2-Kolesterol ve lipidi düşürüyor, zararlı yağların yakılmasını sağlıyor, kilo verdiriyor (bazal metabolizmayı hızlandırıp yağların yakılmasını sağladığı için iştahı açıyor (Bu dönemde diyete dikkat etmek gerekiyor), şekeri düşürüyor, pankreasın yenilenmesini sağlıyor...

3-Böbrek ve safra taşlarını eritiyor, idrar söktürüyor, vücuttaki şişkinlik ve tüm dokulardan ödemi kaldırıyor...

4-Helycobeacter pylori adlı ülser mikrobunu öldürerek mide ve on iki parmak bağırsağı ülserinin kesin tedavisini yapıyor...

5-Tüm romatizmal iltihabı önleyip, her tür romatizmal ağrıları dindiriyor, kireçlenmeyi önlüyor, eklem düzeylerinin yenilenmesini sağlıyor, her türlü ağrıyı kesiyor...

6-Beyin hücreleri ve tüm sinir sistemlerinin yenilenmesini sağlıyor; sinirdeki aksiyon potansiyelini düzenleyip ileri-refleks hızını artırıyor, felçlere ve vertigo'ya fayda veriyor...

7-Vücudun bağışıklık sistemini son derece kuvvetlendiriyor ve her türlü alerjiyi özellikle damarsal kökenli ve strese bağlı cilt alerjilerini kökünden kesiyor, kansere karşı tüm vücudu koruyor.

Kollestrol kandırmacası

260 Kolesterol iyidir ile başladık. İlaç satışları düştükçe, sağlıklı yaşam için gerekli kolesterol miktarı da düşürüle, düşürüle 120 ye indi.

Baktılar bu da satışları arttırmaz oldu, Şimdi diyorlar ki; Statinler (Kolesterol ilaçları) Alzaimer'i önlüyor.

Oysa bu konuda tek bir araştırma yok. Unutmayın metabolizma erkeklik hormonunu kolesterolden yapar-

Prof. Dr. Cankat Tolunay

(05.05.2008 ATV Muhabir programı)

**

Statinler tüm vücudu koruyor.

Prof. Dr. Osman MÜFTÜOĞLU

(28.09.2005 Hürriyet)

***

"Kolesterol İcat edilmiş bir hastalıktır"-

Shane Ellison
Kolesterolümüzün yükselmesinden çok korkuyoruz. Çünkü diyetisyenler ve hekimler, basın-yayın organlarında, kolesterolün kalp ve damar hastalıklarına neden olduğu yönünde hemen her gün bizi uyarıyor.

Ancak sesleri diğerlerinin arasında kaybolsa da aksini iddia eden uzmanlar da var. Yüksek kolesterolün, söylendiği gibi sağlığımız için tehlike oluşturmadığını söylüyor, hatta kandırıldığımızı iddia ediyorlar. Geçtiğimiz günlerde 'Bir Masalmış Kolesterol' adlı kitabı Türkçede yayımlanan Shane Allison, aslında bir hastalık tanımlandıktan sonra onunla ilgili bir ilacın yapılması gerektiğini
belirtiyor ve şöyle diyor: 'Kırmızı pirinç mayası denen mantarın, kolesterol düşürücü etkisi olduğu keşfedilince ilaç endüstrisi sırf ilacı satmak için insanları yüksek kolesterolün bir hastalık olduğuna inandırdı. Önce ilacı yaptılar, sonra hastalığı icat ettiler.'

Benzer görüşleri Türkiye'de dillendirenler de var. Prof. Dr. Ahmet Aydın ve biyolog Mevlüt Durmuş
bunlardan ikisi. Bu üç uzmanla kolesterol üzerine yaptığımız röportaj, hiç duymadığınız bilgi ve yorumları içeriyor.

Kolesterolümüzün, uzmanların yaşımıza ve cinsiyetimize göre belirlediği değerlerin üzerine
çıkmasından fena halde korkuyoruz. Çünkü yüksek kolesterolün damar tıkanıklıklarına ve kalp rahatsızlıklarına sebep olduğu yönünde, yayın organlarında hemen her gün bir uzman uyarısı
ile karşılaşıyoruz. Sesleri, kolesterolü yükseltecek gıdalardan şiddetle kaçınmamız gerektiğini söyleyenler kadar çıkmıyor; ancak aksini iddia eden uzmanların sayısı da hızla artıyor. Kolesterolün yüksek olmasının sağlık için bir tehlike oluşturmadığını, hatta ticarileşen tıbbın,
ilaç tüketimi için icat ettiği bir hastalık olduğunu söylüyorlar. Kitaplar yazıp, sanal ortamda seslerini yükseltiyorlar. Geçtiğimiz günlerde Hayy Kitap'ın 'acil serisi' dizisinden çıkan 'Bir Masalmış Kolesterol' adlı kitabı buna bir örnek. Kitapta, yükselecek diye ödümüzün koptuğu kolesterol ile ilgili ilginç iddialar öne sürüyor, organik kimya uzmanı Shane Ellison. Kitabın yayınını fırsat bilerek,
sentetik tıbbı terk edip bağımsız bir araştırmacı olarak çalışan Shane Ellison ile bir söyleşi yaptık,
kendisinden pratik öneriler aldık.

Kolesterol ile yaygın kanıların aksine
tezleri ile bilinen Prof. Dr. Ahmet Aydın'a ve
biyolog Mevlüt Durmuş'a mikrofonumuzu tuttuk.
İşte kolesterol ile ilgili pek sık duyamayacağınız
türden açıklamalar...
Senelerdir kolesterol ile ilgili olarak kandırıldığımızı
yazıyorsunuz.

Peki, bu 'kandırmaca' neden?
Çünkü sadece kârlarını düşünüyorlar.
'Bir Masalmış Kolesterol' kitabımda gösterdiğim gibi,
sağlık mafyası hem toplumu hem de doktorları kandırmak için istatistik cambazlığı yapıyor.
Kendi yazdıkları -veya yazdırdıkları- yazılar
uzmanlar tarafından yazılmış gibi gösteriliyor.
Her iki taktik de kolesterol düşürücü ilaçlar ve
kalp hastalığı hakkındaki gerçekleri gizliyor.
Kitabımdaki gibi gerçeklerle karşılaşıldığında,
ilaçlar olmadan da kalp hastalığından
korunabileceğimizi görüyoruz.


Doktorların 'kötü' dediği LDL-kolesterolün
kötü olmadığını söylüyorsunuz.
Kolesterol ve LDL-kolesterol nedir?

Kolesterol vücutta en bol bulunan steroid
moleküllerden biridir.
Birkaç görevi vardır.
Hücre zarını bir arada tutar.
Miyelin kılıfını oluşturan parçalardan biri olarak
beynin çalışmasına yardımcı olur.
Bizi viral ve bakteriyel enfeksiyonlardan korur.
Hormon seviyemizi düzenler.
Tüm bu görevleri yerine getirebilmek için
kolesterol 100.000 mil uzunluğundaki arterler boyunca 'lipoproteinler' tarafından taşınmalıdır.
En önemli lipoproteinlerden biri de
düşük-yoğunluklu-lipoprotein (LDL)'dir.
Temel görevi ihtiyaç duyduğumuz kolesterolü
vücudun çeşitli parçalarına dağıtmaktır.
LDL-kolesterol olmasaydı ölürdük.
Kitabımda da gösterdiğim gibi,
LDL-kolesterol düştüğünde sağlığımız da çöküyor;
fikir liderleri bize ne söylüyorlarsa tam tersi!

Peki, dediğiniz gibi kolesterol bu kadar faydalı
bir molekülse, neden uzmanlardan aksini duyuyoruz?

Çünkü ilaç endüstrisinin kolesterolü düşürecek bir ilacı var.
Kolesterol düşürücü ilaçların ortaya çıkmasından itibaren
(1970 senesi civarında), insanların kafasına vura vura
'yüksek kolesterol kalp hastalığına sebep olur'
mesajı verilmekte.
Aslında bir hastalık tanımlandıktan sonra onunla ilgili bir ilacın yapılması beklenir.
Fakat bu örnekte bunun tam tersini görüyoruz...
Kırmızı pirinç mayası denilen mantarın,
doğal ortamında istilacılarına zehir olarak ürettiği
bir salgının kolesterol düşürücü etkisi olduğu keşfedildi.
ilaç endüstrisi insanlar üzerinde de aynı etkiye
sahip olduğunu gördü.
Böylece bunu izole edip kendileri üretmeye başladılar.
Artık, ilacı satmaları için yapmaları gereken tek şey insanları kolesterolün tehlikeli olduğuna,
yani yüksek kolesterolün bir hastalık olduğuna inandırmaktı.
Bu mesajı yeteri kadar yaydıklarında insanlar
ilaçları kullanmaya başladı.
Önce ilacı yaptılar, sonra hastalığı icat ettiler.


Kolesterol ilaçlarının etkisiz olduğunu gösteren
bir bilimsel kanıt var mı?

Hem de tonlarca...
Statinlerle ilgili yapılmış bilimsel araştırmalara topluca
'kolesterol düşürücü ilaç deneyleri' deniyor.
Kitabımı okuyanlar, bu araştırmalarda,
ilaçların faydasının görülmeyip tehlikelerinin belgelendiğini öğrenecekler.
Bu gerçeklerin doktorlardan ve toplumdan nasıl saklandığını da…

Kolesterol dediğiniz gibi suçlu değil de masum ise
kalp hastalığına aslında neler sebep oluyor?

Hareketsiz bir hayat sürmek,
yeteri kadar C vitamini almamak,
güneşe yeteri kadar çıkmamak,
çok fazla şeker ve yapay tatlandırıcı yemek gibi
alışkanlıkların tümü kalp hastalığına sebep olabilir.
'Bir Masalmış Kolesterol', kalp hastalığını önlemek için,
ilaç kullanmaksızın yapabileceğimiz şeyleri de gösteriyor.
Kardiyovasküler sağlığımızı korumak için
en önemli şeylerden biri hareketli bir hayat sürmek.
Düzenli ve hafif spor yapmak genel sağlığımızı korumak için yapabileceğimiz en iyi şey.
Hareketsiz kalmak, vücudumuza, ona artık ihtiyacımız
olmadığı mesajını veriyor.

"Şeker, vücudumuzun bir numaralı düşmanı' diyorsunuz.
Gerçekten bu kadar kötü mü?

Sükroz, früktoz, yüksek früktozlu mısır şurubu
(nişasta bazlı sıvı şeker) formundaki şekerler ve
aspartam, sukraloz gibi yapay tatlandırıcılar
en kötü şeyler arasında.
Bunlar vücudumuzda obezite, diyabet, kalp hastalığı
hatta kansere davetiye çıkaran bir ortam oluşturuyorlar.

Kalp-damar hastalıklarını önlemede bize yardımcı olacak, önereceğiniz yiyecekler var mı?

Kalp hastalığını önlemek için yapabileceğiniz
en iyi şeylerden biri işlenmemiş, rafine edilmemiş,
fabrikadan çıkmamış yiyeceklere yönelmek olmalı.
'Yiyecek bir kutudan veya ambalajdan çıkıyorsa
ondan uzak durun' diyorum kısaca.
Kalbi korumak için yenebilecek en güzel gıdalar
doğal ortamda otla beslenmiş dana-sığır eti,
brokoli, karnabahar, yumurta
(doğal ortamda yaşayan tavuk yumurtası),
çilek, ahududu, böğürtlen gibi meyveler ve ıspanak...

Yakın zamanda Türkçeye çevrilecek
başka bir kitabınızın daha olduğunu duyduk,

öğrenebilir miyiz?

Health Myths Exposed
(Sağlık Efsaneleri İfşa Ediliyor)
isimli kitabım eylülde yine
Hayy Kitap tarafından basılacak.
Kitabın farklı bir ismi olabilir,
onu şu anda net söyleyemiyorum.
Bu türden kitaplar, yeni bir harekete yol açıyor.
Aşırı bir şekilde artmış bulunan hastalıklardan ve
tehlikeli ilaçlardan uzak durmaya çalışan
insanlar var artık.
Bu hareket, Türkiye'de de yayıldıkça,
reçeteli ilaçlar olmadan da sağlıklı yaşamaya çalışan
insanların sorularına cevap niteliğinde kitaplar da artacaktır.

45'inden sonra kolesterol zaten yükselir

Kolesterolün, yaygın kanının dışında
zararlı olmadığı öne sürülüyor, siz ne diyorsunuz?

Kolesterolün zararlı olduğu yönündeki
yaygın bilginin bir masal olduğu görüşüne katılıyorum.
Şöyle ki: Size bir bardak su getirsem ve
'içindeki bileşenler zararlıdır' desem
tepkiniz muhtemelen sıvının ne olduğunu
anlama yönünde olurdu.
İçinde ne olabilir, H2O olabilir ya da
hidrojen peroksit H2O2 olabilir ki o da sıvıdır.
ilki hayat verir, ikincisi öldürür.
Kolesterol konusunda yapılan saçmalık,
verdiğim örneğe benzer şekilde,
bardakta ne olduğu söylenmeden
size sıvının zararlı olduğunun söylenmesidir.
Kolesterolün zararlı olduğu yönündeki yaygın teoride,
yöntem yanlış, matematiksel ve mantıksal değil.

Öyleyse neden bize sürekli kolesterolden kaçınmamız
gerektiğini söyleyen görüş hakim?

Bu kaçınılmaz.
Dünyadaki 8 milyar insanın 45 yaşından sonra
en az yüzde 30 ila 40'ında kolesterol yükselmek zorunda.
Eğer kolesterolün yüksek oluşunu bir hastalık
olarak gösterip bunu düşürecek bir alternatif
gösterecek olursanız,
sürekli ve muazzam bir para kazanırsınız.
Kardiyologlar ölüm oranları ile kolesterol yüksekliği
arasındaki ilişkiye asla girmezler.
Çünkü yaşlılarda kolesterol düzeyi yükseldikçe
ölüm oranı azalır.
Yüksek kolesterol zararlı diyen uzmanların
söylediklerinin tam tersi bir durum yani.


Kolesterolün düşük tutulması gerektiği yönündeki
yaygın kanıya siz neden katılmıyorsunuz?

Organizmada bazı moleküller yükseliyorsa bu,
bir hastalıkla ilişkilidir.
Mesela bir enfeksiyonda kandaki lökosit sayınız artar,
ateşiniz yükselir.
Doktor size 'Kandaki lökosit sayınız sizi hasta etti' demez, 'Hastalığınızdan dolayı lökosit sayınız arttı' der.
Enfeksiyona neden olan bakteriyi verdiği ilaçla öldürür ve
lökosit sayısı normale iner.
Aynı mantık kolesterol için de geçerlidir.
Kolesterolün yüksekliğini hiçbir hastalıkla
ilişkilendiremediler.
Bu yüzden de doğrudan kolesterolü hedef aldılar.



İlaç tüketimine dayalı sistem işliyor


Yaygın bir kanaat var, 'kolesterolümüz düşükse
sağlıklıyız ve kalp rahatsızlıkları açısından
risk altında değiliz' şeklinde.
Siz bunun doğru olmadığını söylüyorsunuz, neden?

Bir yığın araştırma var,
kolesterolü ortalamadan düşük olanların
başka hastalıklara çok daha fazla yakalandıkları yönünde.
Ancak bunları söylemek size ticari açıdan
bir şey kazandırmaz, kaybettirir.
O yüzden ibre daha çok kolesterol karşıtı
kampanya yürütenler lehinde çalışır.

Tıbbın ticari bir faaliyete dönüştürülmesinden mi
kaynaklanıyor bu?

Sanayiciler artık ciddi yatırımlar yapıyorlar.
Çünkü çok büyük bir rant var ortada.
1960'lara 70'lere kadar bu böyle değildi,
tıp safiyane amaçlarla yapılıyordu.
40 yıldır ilaç tüketimine dayalı bir anlayış
ve sistem geliştiriliyor.
ilaç sanayii, hastalığı değil, belirtilerini yok edecek
ilaçlara yöneldi.
Mesela başınız ağrıyorsa onun gerçek nedenini
bilmeyi değil, ağrısını dindiren ilaçlar vermeyi öneriyor tıp.
Sebebi bilinip tedavi edilecekken migrenin
50 bin çeşidi üretilir,
bunların yüzlerce ilacı çıkar.
Hastalar bu ilaçları kullanır,
ağrıları yıllarca devam eder.
işte ilaç sanayiinin de aradığı budur.
Kolesterol ilacı da kullanmak tam bir abonelik sistemidir,
40 yıl kullanırsınız.

Kolesterolün düşürülmesinde kullanılan 'statin'lerin zararlı olduğu iddiasına ne diyorsunuz?

Mesela vücudunuzda enerji santralı olan bir madde vardır ve bunu bu ilaçlar tahrip eder. Bu ilaçları kullananlar zaten halsizlikten şikâyet ederler.
Bütünüyle emin değiliz, ama teorik olarak baktığımızda kansere de sebep olma ihtimali var. Diyorlar ki 'madem öyle ispat edin'.
Asıl siz bu ilacın zararsız olduğunu ispat etmek durumundasınız. Ve bunu ispat etmek için trilyonlar harcamanız gerekir.
Kârı olmadığı için de hiçbir firma böyle bir masrafı karşılamaz. İşin kötüsü, devletlerin desteklediği, bağımsız araştırmalar yapan kurumlar kalmadı.
Araştırmaların yüzde 90'ı ilaç firmaları tarafından yapılıyor ve tedaviye, önlemeye yönelik değil.

Kolesterolümüzü düşük tutarak, birtakım risklerden uzak kalmıyor muyuz?

Vücutta mikropsuz bir iltihap vardır.
Vücut bunu kolesterol ile tamir etmeye çalıştığı için kolesterol oranını yükseltir.
Kolesterol bir tamir materyalidir orada.
Bu, bir yangın mahallindeki itfaiyeyi görünce 'itfaiye yangın çıkarıyor' demenize benzer.
Çünkü bundan büyük paralar kazanılıyor. Tıpta bu kadar ilerleme ve kolesterollü gıdaların
tüketiminde büyük bir azalma varken neden koroner kalp rahatsızlıklarında muazzam bir artış var?

22 February 2009

Seker Hastaligina etkili tarif

Ilacin niteligi ve miktar su sekildedir;
  1. 100gr Bugday
  2. 100gr Arpa
  3. 200gr Corek Otu
  4. 100gr Aci Cam Sakizı

    Not: Cam sakızı haric, digerlerini isleme baslamadan once kiriniz ve eziniz.
Tarif:
  • Yukaridaki miktarlar harman yapilip, uzereine 2,5 lt su ilave edilerek ateşte 10 dk kaynatildiktan sonra sogumaya birakilir.
  • Daha sonra, ince suzgecle süzülerek bir cam surahiye/siseye konulur.
  • Hasta 40 gun her sabah AÇ karnına bir fincan icer.
  • 40 gunden sonra, gun asiri icilerek tedavi suresi tamamlanmis olur.

21 February 2009

Prostat icin S30 cayi

Prostat icin tavsiye edilen S30 cayi, Alman Prostat cayi olarak ithal edilmekte olup, icindeki karisim Yaki Otu ihtiva eder ve bu ot, her türlü prostat sikayetlerinde tedavi edici bulunmaktadır.

Bu cay, aktarlarda, lokman hekimlerde, Sifali Bitkiler caylari bulunduran bazi eczanelerde bulunmaktadir.

17 February 2009

Uzerlikotu tohumunun alerji icin kullanimi

Prof.Dr.Ibrahim Adnan Sacoglu'nun Bitkisel Saglik Rehberi isimli kitabinda yer almaktadir.

2 yemek kasigi uzerlikotu tohumu kaynamakta olan 1 litre suya atiliyor, buhari 2 dakika sure ile agiz ve burundan solunuyor, sonra bir pamuk kaynayan suya batiriliyor ve ilininca burun deliklerinin ici bu pamukla siliniyor, bu uygulama gun asiri yapiliyor ve 15 gun sonra kesiliyor (yani 15 gun icinde 8 kez yapiliyor) 3-4 yapisi muteakip alerjilerde buyuk bir rahatlama oluyor. Tekrar edilmesi gerikirse 15 gun ara verilmesi iyi olur. 4-5 ay evvel Uzerlik otunun icindeki maddelere bakmistim yanlis hatirlamiyorsam antiallerjik 19 adet madde bulunuyor.

Bu bitki tohumu protein alerjisine karsi da etkili oldugundan, MS, SEDEF, LUPUS, CROHNS gibi otoimmune rahatsizliklari olanlar icin de yararli olabilir. Denemelerinde yarar var. Zaten bitkinin Osmanli donemindeki ismi YABANI SEDEFOTU dur.

Bu bitki icin ABD de kullanilan diger bir isim TRUTH MEDICINE dir. Casus sorgularken bu bitkinin tohumu yutturmuslar. Bu bitki vucudu korku ve gerginliklerden kurtardigindan casuslar konusmaya baslamis. Bu yuzden GERCEK ILACI ismi verilmis.

Hindistan da meditasyonda oncesinde vucudu rahatlatmak icin kullaniliyor.

Yenicerililer savasa girmeden yarım saat once Uzerlikotu tohumundan bir avuc yutarlarmis, boylece olum korkusunu yenerlermis.
Meyve ve yapraklar Legümenler

Genel görünümü Çiçekler

KEÇİBOYNUZU AĞACI KEÇİBOYNUZU ÇİÇEKLERİ

Anadolu'da bazı yörelerde harnup olarak da bilinir.
Yeryüzünün en eski bitkilerinden olup anavatanı olarak Güney Anadolu, Suriye,
Kıbrıs, Yunanistan, İspanya, Fas, Tunus, Cezayir, Filistin ve Libya olup
memleketimizde, Antalya, Mersin, Silifke, Datça dolaylarında
yaklaşık 1500 km2 lik sahil şeridinde doğal olarak yetişmektedir.

Keçiboynuzu, yetişmeye başladığı ilk 15 yıl meyve vermeyen bir bitkidir.
Meyveleri ilk başlarda yeşil olup, olgunlaştıkça kahverengileşen
ve tam olgunlaşınca parlak kahverengi renk alır.

Keçiboynuzunun en büyük özelliği nefes darlığına karşı oldukça etkili olmasıdır.
Keçiboynuzunun nefes darlığına karşı etkili olan etkin maddesi
hemen hemen başka hiçbir bitkide bulunmamaktadır.
Bu etkin madde aynı zamanda bazı alerjik astım rahatsızlıklarında öylesine etkilidir ki; derhal sonuç almak mümkün olabilmektedir. Ayrıca alerjinin neden olduğu nefes darlığı problemlerinde büyük bir başarıyla uygulanabilir.

Keçiboynuzunun içerdiği gallik asit insan sağlığı üzerinde öylesine çok yönlü özellikleri olan bir maddedir ki, bu özelliklerinden bazıları aşağıdaki tabloda belirtilmiştir.

Analgesic Ağrı kesici

Antiallergenic Alerjiye karşı

Antiasthmatic Astıma karşı

Antibacterial Bakteri yok edici

Antibronchitic Bronşite karşı

Anticancer Kansere karşı

Antihepatotoxic Karaciğeri toksinden arındırıcı

Antioksidant Serbest radikalleri yok edici

Immunostimulant Bağışıklık sistemini güçlendirici

Antiviral Mikroplara karşı

Antiseptic Antiseptik

Cancer-preventive Kansere karşı koruyucu

Antinitrosaminic Nitrozamin yok edici

Bronchodilator Bronş genişletici

Antipolio Çocuk felcine karşı

Yukarıdaki tabloda görüldüğü gibi gallik asit çok yönlü bir maddedir.
Bu maddenin belirtilen bu özelliklerini artıran ve takviye eden keçiboynuzunda bulunan promotor maddelerdir.
Akciğer ödemine karşı keçiboynuzunun desteği bulunmaz bir imkan.
Balgam söktürücü gücü ve astıma karşı olan tedavi edici gücü çok fazladır.
Sigara içenler keçiboynuzuna başladıktan bir iki gün sonra nasıl balgam çıkardıklarını hayretle gözleyeceklerdir.

Keçiboynuzu, insanlığın korkulu rüyası akciğer kanserini %90 oranında önleme gücüne sahiptir.

Özellikle sigara içen insanlarda akciğer kanserine yakalanma riskinin ne kadar yüksek olduğu, bu konuyla ilgili hemen her klinik deneyde ortaya konmaktadır.
Keçiboynuzu akciğer kanserini önleyen mükemmel bir meyvedir.
Ancak, akciğer kanserine yakalanmış olanlar için tedavi etme gücü çok zayıftır.
Çünkü bir bitkinin hastalığı önleyici özelliği ile hastalığı tedavi etme özellikleri birbirlerinden farklı şeylerdir.
İşte keçiboynuzunun akciğer kanserini tedavi etmekteki gücünü artırıcı farklı etkin maddeler içeren ikinci bir bitkiye ihtiyaç vardır.
Bu ikinci takviye bitki kırmızı turptur.

Keçiboynuzunda kolestrol bulunmaması ayrı bir avantajdır.
Kaffein ve theobromine içermediği içinde tansiyon problemi olanların rahatlıkla kullanabilecekleri bir bitkidir.
Fosfor ve kalsiyum bakımından zengindir.
Bu nedenle osteoporoz (kemik erimesi) rahatsızlığı olanlara kalsiyum ihtiyaçlarının karşılanmasında çok iyi bir destekleyicidir.


KEÇİBOYNUZU (HARNUP) PEKMEZİ

Faydaları:
* Kalsiyum bakımından çok zengindir (sütün 3 katı)

* İçindeki E vitamini sayesinde; öksürüğe, gribe, kemik erimesine ve kansızlığa iyi gelir

* Balgam söktürür, göğsü yumuşatır, bronşları açar, sigara tiryakileri için faydalıdır ve nefes darlığına oldukça etkilidir.
(Alerjik nefes darlığı çekenlere ısrarla keçi boynuzu pekmezi tavsiye edilir.)

* Yüksek ham selüloz etkisi ile bağırsak rahatsızlıklarına ve gastrite etkilidir.

* Mide ve bağırsak gazlarını dışarı atarak mide şişkinliğini giderir .

* Bağırsak kurdu, tenya, solucan gibi bağırsak parazitlerini temizler.

* Mideye kuvvet verir.

* Yüksek mineral ve vitamin içeriği ile de diş ve diş etleri üzerinde çok olumlu etkileri vardır.

* Yüksek doğal şekerler , zengin mineraller (özellikle çinko) ve
vitaminler (A , B , B2, B3, D) içeriği dolayısıyla doğal güç ve besin kaynağıdır.

* Yüksek sodyum ve potasyum içeriği sayesinde tansiyon,
karaciğer ve akciğer üzerine çok yararlı etkileri bulunmaktadır.

* Kanın zehirli maddelerini temizler.

* İnsanlığın korkulu rüyası akciğer kanserini %90 oranında önleme gücüne sahiptir.

* Kalbe faydalıdır, kalp çarpıntısını önler.

* İnsan vücuduna giren radyasyonu dışarı atar.