26 December 2009

Su içiminin doğru zamanlaması

Su içiminin doğru zamanlaması bedenimizin etkinliğini en üst düzeye çıkarır - Correct timing to take water will maximize its effectiveness to Human body.

2 bardak su-Two (02) glasses of water - uyandıktan sonra-After waking up -iç organları uyandırır (etkinleşmesine yardımcı olur)- Helps activate internal organs


1 bardak su-One (01) glass of water - yemeklerden 30 dakika önce-30 minutes before meal - sindirime yardımcı olur-Help digestion

1 bardak su-One (01) glass of water - banyodan önce -Before taking a bath - tansiyona yardımcı olur-Helps lower blood pressure

1 bardak su-One (01) glass of water - uykudan önce-Before sleep - kalp krizinden , inmeden korunmak için-To avoid stroke or heart attack

Rüşeym - En güçlü antioksidan ve E vitamini

Buğday tanesinin özü olan rüşeym, yüksek lifli içeriğiyle, sağlığına özen gösterenlerin favorisi.

Uzmanlar, Türkiye'de çok bilinmeyen bu besin maddesini herkesin düzenli tüketmesini öneriyor.

Buğday tanesinin çimlenmesini sağlayan embriyo bölümünü yani hayat kaynağını rüşeym oluşturuyor.

Gıda Mühendisi Volkan Akın, 'Buğdayın en değerli kısmıdır. Yağ oranı çok yüksektir, vitamin ve mineral bakımında da çok değerlidir. E vitamini bakımından da yüksek orana sahip.' dedi.

Buğday rüşeymi, tanenin öğütülme sürecinde özel ayrıştırma işlemleriyle elde ediliyor.

1 ton buğdaydan 2-3 kilo arasında rüşeym elde ediliyor.

Bu değerli madde, kanı sulandırıyor, kas gelişimini destekliyor.

İçerdiği yüksek E vitaminiyle de güçlü bir antioksidan olan buğday rüşeymi, ekmek üretiminde ve kozmetikte de değerlendiriliyor.

Süt, yoğurt ve meyve suyuna çiğ eklenebildiği gibi, yemeklerde, özellikle çorbalarda baharat yerine kullanılabiliyor.

Akın, 'Ölçü, günlük tüketim açısından bizim önerimiz 2 çay kaşığı ya da 1 tatlı kaşığı günde alınabilirse metabolizmayı rahatlatıp, hızlandıracağından ve günlük enerji miktarını karşılayacağından eminiz.' diye konuştu.

Ancak rüşeymi, çölyak hastalarının tüketmemesi gerekiyor.

Sade Ruşeym tüketmemiz için artık çoğu baharatçıda bulunuyor."

21 October 2009

Free Ebook - Natural Anti-Aging Tips

Heatlh, by Lambert Klein

Most of us would love to feel and look better. Imagine what it would be like if we were ten years younger. The truth is you can't technically turn back the years but you can make improvements in your life that will create a more youthful and energetic you. If you really want to then yes, you can change yourself enough that you and others will notice the improvements.

Kitap burada

16 September 2009

Akciğer Kanseri Riskini Azaltma Yolları

Sigara içen ama az miktarda turp tüketen kişilerde kanser riskinin arttığı belirtiliyor. Yapılan araştırmalarda; sigara içen ve turp yemeyenlerde kanser riskinin 21 kat arttığı, yiyenlerde ise 1.3 arttığı tespit edildi.

* Pişirme yöntemlerinin de akciğer kanseri riskini artırdığı anlaşıldı. Buna göre; yüksek yağlı besinlerin ve hatta sebzelerin kuyruk yağı ve domuz yağında pişirilmesi hastalığa yakalanma riskini oldukça artırıyor.

YAĞ YEMEYİN

* Kadınlarda kırmızı et tüketiminin, toplam yağ, doymuş yağ, kolesterol ve sigara öyküsünün akciğer kanserini artırdığı; sarı ve yeşil sebzelerin tüketiminin ise bu riski azalttığı gözlendi.
* Salam, sosis ve tuzlama etler yiyenlerde, bira ve sert içkiler içenlerde akciğer kanseri riskinde anlamlı artış gözlendi.
* Sebze ve meyve tüketiminin artırılmasının DNA hasarını azalttığı belirtilirken, betakarotenin akciğer kanserine karşı koruma sağlamadığı, aksine; akciğer kanseri riskini artırdığı sonucuna varıldı.
* Sigara akciğer kanseri riskini artırırken; soğan, elma ve greyfurt bu riski azaltıyor. Su teresi de akciğer kanserinden korunmada etkilidir.

LİF ALIMINI ARTIRIN

* Böğürtlen, çilek, kiraz ve üzüm; tütün dumanında bulunan kötü etkiyi yok eder.
* Araştırmalara göre; brokoli ve turpu yoğun tüketenlerde, 10 yıl içinde akciğer kanseri gelişme oranı yüzde 35 düşüyor.
* Zerdeçal yani hint safranı; antidepresan ve antioksidandır. Ohio Üniversitesi’nde yapılan bir araştırma; bu bitkinin normal hücreleri koruduğunu, kanser hücrelerini öldürdüğünü, akciğer, meme, kolon ve deri kanserlerinde etkili olabileceğini gösterdi.
* Bol miktarda lif alımı (günde en az 35 gram) sağlıklı bir bağırsak ortamı sağlar, şekerin düzenlenmesinde çok etkilidir.

29 August 2009

Hangi cilt hastaligi nasil tedavi edilir?

Dermatoloji uzmani Dr. Makbule Dundar Radyo 7'nin konugu oldu. Dundar, egzama, deri enfeksiyonlari, zona hakkinda ayrintili bilgiler verdi.

Istanbul'da 104.6 frekansiyla yayin yapan Radyo7'nin sevilen programcilarindan Eda Çelebi'nin hazirlayip sundugu Edayla Gun Ortasi programinin bugunku konugu dermatoloji uzmani uzman Doktor Makbule Dundar oldu. Makbule Dundar cilt hastaliklari hakkinda merak edilenleri anlatti.

EDA: En yaygin cilt hastaliklari arasinda oldugu bilinen EGZAMA onemli bir hastalik midir?

Makbule Dundar: Cilt hastaliklari arasinda en sik gorunen hastalik oldugunu soyleyebiliriz. Egzama, genellikle dis faktorlerden sayabilecegimiz su, sabun, farkli kimyasallarin deriye temasi sonucu meydana gelen bir hastaliktir. Bu sebeple cok sik karsilasilan bir rahatsizliktir. Cildin asiri kuru olmasi bile egzama belirtisi sayilabilmektedir. ozellikle yaz aylarinda deniz ve havuzlarda klorlu sulardan, korunabilmek icin cildimize uygun, kaliteli nemlendirici kullanilmasi oldukca onemlidir. Dustan sonra vucudun yeteri kadar nemlendirilmemesi sonucunda en ust tabaka da bulunan koruyucu derimiz tamamen islevini kaybeder. Kuruluk egzamasi ozellikle yaz aylarinda ortaya cikmakta.

EDA: Bu hastalik daha sik bayanlarda mi, erkeklerde mi gorulur? Risk altinda sayilabilecek her hangi bir gurup oldugunu soyleyebilir miyiz?

Makbule Dundar: Risk altinda olan bir tarafin oldugunu soyleyemeyiz. Hem bayanlar, hem erkeklerde gorulebilen bir hastaliktir. Ancak bircok egzama formu goruldugu icin ozellikle cocuklarda dikkat edilmesi gerekir. Bu konuda cocuklarin ciltlerinin de guzel nemlendirilmis olmasi buyuk onem tasimakta. Egzamanin bircok turleri oldugu bilinmektedir. Mesela Atopik Egzama cocuklarda daha sik gorulur ve bebeklikten baslayip ergenlik yasina kadar devam eden bir rahatsizliktir. Bebeklerin hemen hemen tumunde gorunen Atopik Egzama cagimizin hastaliklari arasinda yer alir ve genelde iyi temizlenmeyip, nemlendirilmeyen bebeklerde kendini gosterir. Siradan sampuan ve kremler bazen yeterli olmamakta, en dista bulunan koruyucu tabakayi yok etmektedirler. Bebekler icin gelistirilen ozel urunleri tercih etmek olusabilecek hastaliklarin onune gecmesi adina dogru bir karardir.

EDA: Belirtileri nelerdir?

Makbule Dundar: Bebekler de atopik egzama, genellikle kuruluk ve kasintiyla kendini gosterir. Ilk aylarda diz, dirsek gibi bolgelerde kirmizi, hafif kabuklu plaklarla ortaya cikar. Ilerleyen zamanlar da yani 1-2 yas icerisinde bu egzama plaklari yer degistirerek diz ve dirsegin ic kesimlerine yerlesir. Iyi ve dogru bakilmadigi takdirde ise nadir de olsa vucudun diger yerlerine bulasabilir. ozellikle bebeklerde gidi bolgesinde ve ense kisminda fark edilebilinir.

Seboreik egzama ise bebeklerde ve yetiskinlerde gorulur.Halk arasinda âkonakâ olarak bilinen, tipta âseboleâ olarak adlandirilan bir kabuk sac diplerinde olabilir.

Seboroit dermatit egzama gurubu daha cok psikolojik nedenlerle olup, sac diplerinde,kaslarda kabuklanma,kizariklik ;govde ve gogus arasinda egzama plaklariyla kendini gosterebilir.Genetik yatkinlikla olabilecegi gibi asiri streste bu hastaligin tetikleyicilerindendir.

EDA: Egzamanin tedavi sekli var midir?

Makbule Dundar: Egzamanin tipine gore tedavi sekli de degismekte.Mesela seboroik egzamayi bir cesit mantarin tetikledigi dusunulmekte ve bu yuzden hastaya mantar tedavisi uygulanabilmektedir.Genellikle uzun sureli tedavilerdir.ozellikle destek, nemlendirici urunleri uzun sureli kullanmak gerekiyor.Akut alevlenme donemlerinde ise daha cok kortizonlu kremler , yeni gelistirilen kremler fayda saglayacaktir.Degisik tedavi yontemleri uygulanabilmektedir.

EDA: Deri enfeksiyondan nasil korunur?

Makbule Dundar: Gecirilen bazi hastaliklar cilt enfeksiyonlarini tetikleyebilir.Bu hastaliklarin basinda ise diyabet gelir.Kiside diyabet,seker hastaligi varsa cildini cok iyi kontrol etmeli.Ayak bakimi seker hastalarinda oldukca onemlidir.En ufak bir kesik,siyriktan bile mikrop kapilabilir.Diyabetli hastalarda vucut sistemi bu tur hastaliklara daha yatkin oldugu icin onem iki katina cikmaktadir.ozellikle ayak bakimlari buyuk onem tasimaktadir.Bunun disinda cilt enfeksiyonu denilen mantarlarla yaz aylarinda cok sik karsilasabiliriz.Ayaklarin iyi kurulanmasi cok onemlidir.

EDA: Emzirmeden kaynaklanan sorunlarin onune gecilebilir mi?

Makbule Dundar: Emzirme donemlerinde bayanlarda sikca gorulen bir rahatsizliktir meme basi egzamasi.Bunun icin de ozel formullu karisimlar ve koruyucu tabaka olusturan bariyer kremler onerilebilir.Meme basi egzamasi olan bayanlarin mutlaka bir uzman tarafindan tedavi olmasi gerekmekte.cunku olusan catlaklardan enfeksiyon kapilma olasiligi oldukca fazladir.Kremler kullanildiktan sonra bebegi emzirme konusunda bir tereddut yasanmasi gerekmektedir.Krem uygulanan bolge temizlendikten sonra rahatlikla emzirilebilir.

EDA: Cildinde izler bulunan ve ayaklarinda yara, kasinti olan kisiler neler yapabilir?

Makbule Dundar: Mantari cok cesitlere ayirabilmek mumkundur. Mantar enfeksiyonuna karsi kisi cok hassas bir bunyeye sahipse bu gibi sikayetler gorulebilir. Ben boyle durumlarda daha cok agizdan tedaviyi oneririm. Uzun sureli kullanilan mantar ****larikalici cozum olabilir. ozellikle ayak mantarinin tedavisi uzun sureli olmakta. Kullanilan ****lar bir hafta da etkisini gosterse de birakildigi taktirde tekrara sebebiyet verebiliyor. Bir ay duzenli kullanildigi taktirde sikayetler ortadan kalkacaktir.

EDA: Halk arasinda ZONA olarak bilinen rahatsizlik tehlikeli midir?

Makbule Dundar: Atlatmasi zor bir hastaliktir.Gunumuzde antiviral ****larla cok daha kolay kontrol altina alinabiliyor.Erken tani oldukca onemlidir .cocuklugumuzda gecirdigimiz su cicegi hastaliginin virusunden kaynaklanan bir hastaliktir.Su cicegi virusu bu hastaligi geciren herkesin deri altinda uyku halinde kalir.Vucudun direncinin kirildigi donemlerde,asiri stres,iyi beslenememe,agir hastalik gibi etkenlerle bu virus canlanir.Sinir ucundan kaynaklandigi icin oldukca agrili bir hastaliktir.Bolgesel bir hastalik olan zonayi kisiler tam olarak bilemediklerinden yanlis tedaviye yonelmekte ve bu da hastaligi zorlastirmaktadir.Kirmizi dokuntuyle baslayan bu hastalik zamanla su toplamakta ve buyuk dokuntulere sebebiyet vermektedir.Kisi hastaliktan uc gun sonra tedaviye baslarsa bir haftada duzelebilmekte iken bu sure uzadiginda agrisi ve suresi artis gostermektedir.Genellikle vucut direncine bagli olarak yasli kisilerde daha sik gorulen bir hastalik olmasina ragmen bazen cocuklarda da gorulebilmektedir.%90 uzerinde bulasici degildir ama nadir de olsa su cicegi olarak bulasabilir.Tekrarlama genel olarak gorulmez.En riskli olan bolge ise goz sinirinin tutulmasiyla gozdur.Dogru tedavi edilmezse korluge kadar gidilebilir.Goz kapagi ve cevresinde kizariklik,agri,ici su dolu kabarcik gibi belirtileri vardir.Cilt ve goz doktor tedavisi buyuk onem tasir.

EDA: Beyaz beyaz olusan ve TERME adi verilen kabarciklar icin ne yapilabilir?

Makbule Dundar: Bir egzama cesididir.Daha once de onerdigim gibi kortizonlu karisimla bir hafta on gun icinde iyilesebilecek bir hastaliktir.

EDA: MF hastaliginda nelere dikkat edilmeli?

Makbule Dundar: Belirtileri egzama ile benzerlik gosteren bir hastaliktir.Eger vucutta egzama plaklari 6 ay gibi uzun surede gitmiyorsa ve izler kullanilan kremlere ragmen kaybolmuyorsa,hastadan alinacak ufak bir parcayla tetkik yapilir.Kanser grubundan bir hastalik oldugunu soyleyebiliriz.Ilk asamada tedavisi kolaydir.Yuksek kortizonlu kremlerle veya gunes isigiyla takip edilir.Ileri asamada ise fazla gunes isiginin oldugu ozel kabinlerde takip yapilir.cok ileri MF'lerde ise onkolog yardimiyla hasta tedavi sureci devam eder.Kontrol altina alinmazsa olumle sonuclanabilecek bir hastaliktir.

EDA: Varisle ilgili nasil bir tedavi onerirsiniz?

Makbule Dundar: Varisli kisilerde oncelikle hangi asamada olundugu ogrenilmeli.cok fazla varisi olan kisiler ayakta kalmamaya ozen gostermeli, varis coraplari kullanilmali.Ayrica bitkisel ****lar ve uygulanacak lazer tedavisiyle basarili sonuclar alinacaktir.Topuklu ayakkabi giymek bayanlarda varisi tetikleyecektir.

EDA: Sedef hastaligi sik rastlanan bir hastalik midir?

Makbule Dundar: Evet sedef hastaligi siklikla karsilastigimiz bir hastaliktir.Genellikle ailevi yatkinligin one ciktigi bir durum vardir.Yogun stres donemlerinde ortaya cikabilir.Kirmizi bir zemin uzerinde beyaz kabuklarla olan bir hastaliktir.Kucuk bir alanda yer aliyorsa lokal tedaviyle iyilesebilir.Daha genis alanlarda ise agizdan kullanilan ****lar agirlik kazanir.

EDA: Sivilce tedavi yontemi olarak yuz kazitma durumunu nasil degerlendiriyorsunuz?

Makbule Dundar: Peeling dedigimiz bu yontemi bizler daha cok kalici izlerin bulundugu ciltlerde tercih ediyoruz.Kirisiklarda,gunes lekelerinde,hamilelikle ortaya cikan catlaklarda da lazer yontemine basvurdugumuz oluyor.

12 August 2009

KEKİK VE FAYDALARI

Kekik dostumuzla yakından tanışıyorsunuzdur. Yüzyıllardır süre gelen bir gelenek gibidir kekik kullanmak. Aromatik yapıları biz insanları hep çekmiştir. Kekik uçucu yağının halk arasında kullanımı baya yagındır. Kekik suyu kullanımı (aslen bu su kekiğin yağ altı suyudur.) bu senelerde daha da artmıştır. Özellikle bayanlar kilolarını muhafaza etmek biraz daha zayıflamak amaçlı kullanmaktadırlar.

Doğanın şifalı elinin her zaman üstümüzde olduğunun küçük bir göstergesi kekik. Hangimizin mutfağına girmemiştir, salatalarımıza yemeklerimize aramasıyla hoşluk katmamıştır. Eminim herkesin mutfağında ufakta olsa bir yeri vardır. Özellikle et yemeklerinde, sebzelerden de kabak yemeğine ne de güzel yakışır. Salata sosuna karıştırılan bir tutam kekik damağımızda ne de hoş bir tat bırakır. (Laf aramızda ben bayılırım kekikli salataya.)

kekik sıcak bir bitkidir doğasıyla. Hepimizin içine aramosını yayar.Yapısı gereği de güneşi ve sıcağı seven bir bitkidir. Sıcak topraklarda yetişir. Bodur bir bitkidir. Türkiye'nin her yerinde yetişebilen bir bitkidir. Her yörenin kekiği farklı yapıdadır. İçeriğindeki kimyasal maddelerin oranı yetişme yerine göre değişmektedir ama genel özellikler aynıdır.

Kekik çok rahat bulunabilen bir bitkidir.Ormana çıktığınızda toplayabileceğiniz, pazardan yaş halde alıp kurutabilir ya da marketlerden kurutulmşunu alabilirsiniz.Evinizde saksınızda bile yetiştirebilirsiniz.:)

Elimizin altındaki dostumuzun faydaları nelermiş dediğinizi duyar gibi oldum;) hemen yazıyorum...

Yazacaklarımı bizzat uyguladım,iyi geliyor tavsiye edilir;)

Çayının yapımı çok kolay ve ferahlatıcı bir etkisi var, sinirleri yatıştırıcı, mideyi rahatlıcıdır. Boğaz tahrişi, öksürük, gribal enfeksiyonlarda kullanılmasını tavsiye ederim.

Sabahları bir bardak kekik çayını içtiğinizde vücudunuzda iyi ve güzel şeylerin harekete geçtiğini hissedeceksiniz. Özellikle soğuk havalarda şifa niyetine hasta olmasanızda için bence.

Gargara biçiminde de kullanabilirsiniz kekiği. Bronşit ve öksüreğe iyi gelir. Ağız yaralarını geçirmeye birebirdir. Mutlaka deneyin faydası olacaktır. İster çay gibi için, ister gargara yapın. Günde iki üç bardak içimi yarayı iyileştirir. Ders çalışanlara tavsiye, zekanızı açmak için kekik kullanabilirsiniz. Çayını normal demleme şeklinde yaparsanız daha güzel olur.

Alkol bağımlılığına karşıda kullanımı vardır. sara hastalığında kullanılabilinir.

Kekik romatizmal ağrılara da iyi gelir. zayıf ve solgun Çocukara kekik banyosu yaptırılabilir, yetişkinlerde banyosunu yapabilirler.

UYARILAR : Kekik Çayı, içerisindeki en etkili madde olan eterli uçucu yağın (Thymol) yitirilmemesi için hiçbir zaman kaynatılmaz! Hamilelerin (Düşükleri kolaylaştırır ve bebeğin rahimden çıkmasını çabuklaştırır.) kullanmaması tavsiye edilir. Önerilen dozlar aşılmadığında, bilinen hiçbir yan etkisi yoktur. Fakat kekik yağının içten kullanımında aşırılığa kaçılması, tiroid bezinin işlevini arttırabilir. Bu nedenle guatr hastalarının kekik yağını kullanmaması tavsiye edilmektedir. Kekik çayı içimi ise böyle bir duruma yol açmaz.


Kullanım biçimleri:

Çay hazırlamak: Yarım veya bir tatlı kaşığı kurutulup, ince kıyılmış kekik,orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, üstü kapatılarak 8-10 dakika demlendirilir ve süzülür. Günde 2-3 bardak yeni demlenmiş olarak, aç karnına veya öğün aralarında, soğutulmadan ve yudumlanarak içilir.

Kekik Banyosu: 70-100 gr kurutulmuş kekik bir tülbentin içine gevşekçe bağlanarak 2-3 litre soğuk suya eklenir. Kaynama derecesine kadar ısıtıldıktan sonra (kaynatılmaz), üstü kapalı olarak 15 dakika demlendirilir. Tülbentteki posa iyice sıkıldıktan sonra sıcak banyo suyuna (Küvet) eklenir. Banyo suyu sıcaklığı 37-38 derece arasında olmalıdır ve banyo süresi 15-20 dakikayı aşmamalıdır. Bu süre boyunca küvet içerisinde oturularak yapılan banyodan sonra üşütülmemeli ve bir bornoza sarılınarak yatakta bir süre dinlenilmelidir.

Kekik Tentürü : Öğlen güneşinde toplanmış ve ince kıyılmış çiçekli dallar, gevşekçe, bir şişenin boğazına kadar doldurulur, üstüne konyak veya 35-40 derecelik etil alkol, bitkilerin üstüne çıkana kadar eklenir.14 gün boyunca, arada bir çalkalanarak, güneşli ve sıcak bir ortamda bekletilir, sonra tülbentten geçirilerek süzülür. Koyu renkli şişelerde, serin bir ortamda saklanmalıdır.

Bitki yastığı: Öğlen güneşinde toplanıp kurutulmuş çiçekli dallar, ince kıyılarak keten bezinden yapılmış bir yastığa doldurulur ve ağzı dikilir.yatmadan önce sıcak, kuru hava ile (Örnek : Kaloriferin üzerinde veya saç kurutma makinası kullanılabilir) ısıtılır ve hasta organın üstüne koyulur.

Kekik Yağı: Aynı tentür işlemi gibidir, konyak yerine, sızma zeytinyağı kullanılır. Bir şişenin içine doldurulan çiçeklerin üstüne sızma zeytin yağı eklenerek, 10 gün güneşte bekletilir ve kullanılacak kadarı süzülür.

Karışım: Öksürüğe karşı, 2 ölçü kekik, 1 ölçü sinirliot, 1 ölçü ezilmiş anason iyice karıştırılır. Bir tatlı kaşığı bitki "Çay Hazırlamak" başlığı altında belirtildiği şekilde demlenir ve balla tatlandırılarak, küçük yudumlarla içilir.

11 August 2009

SELENYUM

Genel :

Selenyum temel bir mikromineraldir.

Se sembolü ile ifade edilir.

Yararlarinin pek çogunda, olusmasinda katkida bulundugu glutathione peroxidase enziminin etkisi vardir.

Faydalari :

Deri - saç :

Selenyum ( günde 200 mcg, 10 mg E Vitamini ile birlikte 6 - 12 hafta ) alindiginda glutathione peroxidase seviyesi düsük kisilerde akne nin iyilesmesinde yararli olur.

Selenyum, selenyum sülfür formunda sampuanlarda kullanildiginda haftada iki kez yikandiginda dandruff(kepeklenme ) hastaligina etkin bir sekilde karsi koyar.

Selenyum dermatitis in bazi formlarina karsi koyar.

Selenyum atopik egzema nin iyilesmesinde faydalidir. glutathione peroxidase seviyeleri çok düsük bir çok çocuk, atopik egzemadan etkilenirler. Selenyum, glutathione peroxidase seviyelerini arttirmada yardimci olur.

Selenyum saç performansini gelistirir.

Selenyum glutathione peroxidase enzimini aktive ederek psoriasis i iyilestirir.

Selenyum, losyon olarak tatbik edildiginde seboreyi iyilestirir.

Selenyum saglikli bir deri gelistirir.

Selenyum, losyon olarak tatbik edildiginde günes yaniklarini önlemede yardimci olur.

Selenyum, losyon olarak tatbik edildiginde tinea versicolor iönlemede yardimci olur.

Gözler/Görme :

Selenyum ( günde 200 mcg veya daha fazla ) yaslanmayla ilgili macular degeneration u önleme ve iyilestirmede yardimci olur.

Selenyum katarakti önlemede yardimci olur. Bu, antioksidan özelligi dolayisiyla, göz lenslerini katarakttan koruyan glutathione peroxidase üretimindeki rolü nedeniyle olur.

Katarakttan etkilenmis göz merceklerindeki selenyum seviyeleri, katarakttan etkilenmemis gözlerdeki selenyum seviyesinin sadece % 15 i kadardir.

Selenyum, göz kurulugunun iyilestirilmesinde yararlidir.

Selenyum, gözlerin genel sagligini gelistirir.

Selenyum, glaucoma nin tedavisinde yararlidir.

Selenyum, miyop un tedavisinde yararlidir.

Immün sistem :

Iltihaplanmalar :

Selenyum iltihaplanmayi azaltir.

Immün sistem hücreleri :

Selenyum lenf bezlerinde konsantre olur.

Selenyum lenfositlerin fonksiyonunu arttirir.

Selenyum daha çok antibody üretimi için, B - lenfositlerini uyarir.

Selenyum NK lenfositleri aktive eder.

Selenyum T lenfositlerinin, defans cevabini gelistirir.

Selenyum fagositlerin hareketlerini uyarir.

Selenyum dalakta konsantre olur.

Selenyum ( günde 200 mcg ) timus bezini büyütür ve fonksiyonlarini arttirir.

Selenyum ( günde 200 mcg ) tüm akyuvar çesitlerinin gelismelerini ve fonksiyonlarini uyarir.

Kanser :

Selenyum fagositler ve NK lenfositleri aktive ederek bir çok kanser formunun gelisme risklerini azaltir. Vücut, kanser hücrelerine daha fazla selenyum koyarak kansere karsi koyar. Kanlarindaki selenyum seviyeleri düsük insanlarin kansere yakalanma riski daha fazladir.

Toksik elementlerin kansorejen etkilerinden korunmak için günde 200 mcg selenyum tavsiye edilir.

Selenyum basal cell kanseri ni önlemede yardimci olur.

Selenyum mesane kanseri riskini azaltir.

Selenyum gögüskanseri riskini % 70 azaltir ve iyilestirmede de yardimci olur. Gögüs kanseri hastalarinda anjio genesiz prosesini engeller ve kanser hücrelerinde vascular endothelial growth factor ün aktivasyonunu (üretimini) engeller.

Selenyum serviks dysplasia ni önlemede yardimci olur.

Selenyum cervix kanseri riskini azaltir. Yüksek diyetsel selenyum alan yerlerde, en düsük cervix kanserine rastlanir.

Selenyum barsak kanseri riskini % 47 - 58 azaltir.

Selenyum yemek borusu kanseri ni önlemede yardimci olur.

Selenyumun sodyum selenit formu lösemi yi önleme ve iyilestirmede yardimci olur.

Karaciger kanseri hastalari, genellik düsük serum selenyum seviyesi gösterirler. Takviye selenyum karaciger kanseri tedavisinde yararlidir. Ayrica hepatit - B ve hepatit - C nin, karaciger kanserini ilerletme yetenegini engeller.

Selenyum akciger kanserini önlemede yardimci olur. Günlük 200 mcg selenyum, akciger kanseri riskini % 46 azaltir.

Selenyumun özellikle selenoMethionineformu melanoma yi önleme ve iyilestirmede yardimci olur.

Selenyum yumurtalik kanseri ni önlemede yardimci olur.
Selenyum pancreatic canseri önlemede yardimci olur.

Selenyumun özellikle L - selenoMethionineformu prostat kanserini önlemede yardimci olur.

Günlük 200 mcg selenyum prostat kanseri riskini % 63 azaltir. Ayrica prostat kanser hücrelerinin apoptosis ( programlanmis ölüm ) prosesini uyarir.

Selenyum deri kanseri ni önlemede yardimci olur.

Selenyum squamous cell carcinomayi önlemede yardimci olur. Bu hastalarda selenyum seviyeleri, saglikli insanlara oranla oldukça düsüktür.

Optimal selenyum alimi, deri kanseri ni önlemede yardimci olur.

Selenyum uterus kanserr iskini azaltir. Yüksek diyetsel selenyum alan yerlerde, en düsük uterus kanserine rastlanir.

Selenyum bir anti - kanser ilaçolan doxorubicin in etkinligini azaltmadan onun toksik etkilerini önemli derecede azaltir.

Günlük 250 mcg selenyum bir çok kanser türünü engeller.

Selenyum polinükleer aromatik hidrokarbonlar in karacigerde kansere sebebiyet veren maddeler olusturma yeteneklerini engeller.

Patojenler :

Selenyum lenfositleri ve NK lenfositleri, antijenlere karsi aktive etme ve antijen immün cevabi yeteneklerini uyarir.

Selenyum, bakteriyel ve viral rahatsizliklari önlemede yardimci olur.

Selenyum ( günde 200 mcg ) özellikle lipoik asit ve deve dikeni ile birlikte kullanildiginda hepatit Cnin tedavisinde faydali olur.

Selenyum eksikligi, vücudu, virüslerden enfeksiyon kapmaya karsi hassas yapar.

Selenyum, coxsackie B4 Virusünün kalbe hasar verme yetenegini engeller.

Selenyum, hepatit Benfeksiyonunu engellemege yardim eder ve karaciger kanseri olusturma yetenegini engeller.

Selenyum, influenza( grip ) virüslerinin daha öldürücü sekillere mutationunu engeller.

Selenyum, retroviruselerin kopyalanmasini engeller.

Selenyum bir kisim AIDS semptomlarini iyilestirir.

HIV virüsü ile enfekte olmus insanlarda, plazma selenyum seviyesinde ilerleyen bir azalma görülür.

Selenyum takviyesi AIDS in ilerlemesini geciktirir.

Selenyum takviyesi AIDS hastalarindagörülen firsatçi enfeksiyonlari azaltir.

Selenyum herpes virüsünün kopyalanmasini engeller.

Selenyum trypanosoma cruzi enfeksiyonuna yakalanmis hastalarda trypanosoma cruzi seviyelerini azaltir ve hayatta kalma sürelerini uzatir.

Oto immün sistem :

Selenyum otoimmün sistemi hastaliklarinin tedavisinde ve önlenmesinde faydalidir.

tiroid bezlerindeki iltihaplanma (thyroiditis) da buna dahildir.

Iskelet kas sistemi :

Selenyum bazi kas agrilarini iyilestirmede yardimci olur.

Selenyum (günde 1000 IU E vitaminiyle birlikte 300 mg selenyum) muscular dystrophy yi iyilestirir.

Selenyum, anektodal raporlara göre osteoartrit i iyilestirebilir.

Selenyum rheumatoid arterit i iyilestirir. Ã ogu rheumatoid arterit hastasi düsük selenyum seviyelerine sahiptir.

Kalp dolasim sistemi :

Selenyum, angina ile ilgili gögüs agrilarini iyilestirir. Eksikliginde angina olusabilir.

Selenyum, atherosclerosisi önlemeye yardimci olur.

Selenyum, prostacyclin I2 ürertimini kolaylastirarak anormal kan pihtilasmalarini önlemede yardimci olur.

Selenyum eksikligi cardiomyopathy ye sebep olur.

Selenyum bir çok kardiyovasküler rahatsizligi önlemede yardimci olur.

Selenyum kalp hastaliklarina karsi koruma saglar.

Selenyum kalp krizlerini önlemede yardimci olabilir.

Selenyum ( günde 50 mcg ), kalp krizi geçirmis kisilerde, daha ileri seviyelerde öldürücü olabilecek kalp krizlerini önlemede siddetle tavsiye edilir.

Selenyum ( günde 50 ), prostaglandin üretimini etkileyerek ve kan basinci yükselmesinde

kadmiyumu engelleyerek hipertansiyon hastalarinda kan basincini azaltir.

Selenyum eksikliginin direk neticesi olarak keshan hastaligi olusabilir. Günde 55 mcg selenyum tavsiye edilir. Hamilelikte 60 mcg, süt enzirme döneminde 70 mcg verilebilir.

Selenyum felç i önler.

Metabolizma :

Selenyum bir içsel antioksidan enzim olan glutathione peroxidase in temel bir komponenti olmasi dolayisiyla antioksidan özelliklere sahiptir.

Yine ayni sebeplerle hidroksilserbest radikallerinin aktivasyonunu yok eder.

Cirrhosis hastalari, genelde düsük serum selenyumu seviyeleri gösterirler ve alinan takviye selenyum Cirrhosis hastalarinin karaciger fonksiyonlarini gelistirir.

Selenyum karaciger ve böbreklerde thyroxine in triiodothyronine e dönüsmesini katalizleyen 5' - deiodinase (Type I) enziminde bir kofaktör rolü oynayarak euthyroid hastalik sendromu nu yilestirir.

Selenyum eksikliginde yorgunluk meydana gelebilir. Takviye alinacak selenyum koenzim Q10

üretimindeki rolü dolayisiyla yorgunluk sendromunun bazi durumlarinda iyilesmeler saglar.

Selenyum hipotroidizm tedavisinde faydalidir. Selenyum, thyroxine(T4) ün triiodothyronine(T3) e dönüsmesinde rol oynar.

Selenyum diabetes mellitus hastalarinda yükselmis kan sekerini düsürmede yardimci olur.

Selenyum, karacigeri iyi halde tutmaya yardimci olur ve fonksiyonlarini gelistirir.

Selenyum (günde en az 100 mcg), thyroiditis i iyilestirme ve önlemede yardimci olur.

Sindirim sistemi :

Crohn hastaligi çeken kisilerde genellik anormal düsük seviyelerde selenyum bulunur.

Selenyum, pankreasin uygun fonksiyon yapmasi için gereklidir.

Kronik pancreatitis hastalarinda düsük kan selenyum seviyeleri bulunur. Takviye selenyum önlemede ve iyilestirmede yardimci olur.

Sinir sistemi :

Selenyum eksikliginde agresiflik meydana gelebilir.

Deniz ürünleri*, susam, mantar, lahana,brokoli* ,tavuk,et,balýk , karaciðer,sogan,sarmýsak * ve kabakta bulunur.

Hayat kurtaran 16 ipucu

Londra'daki Kine College Hastanesi Yaslanma Bilimi Enstitüsü tarafından yapılan bir araştırma, vücudumuzun bize hayatimizi kurtaracak tam 16 ipucu verdiğini ortaya koydu.

Sağlıklı yasam konusunda birçok araştırmaya imzasını atan; Londra'daki Kine College Hastanesi Gerontoloji (yaslanma bilimi) Enstitüsü'nde araştırmalarını yürüten Prof. Dr. Robert Bale, "Sadece parmaklarınızın uzunluğu bile sizin sağlığınız hakkında kayda değer bilgi sahibi olmamızı sağlıyor aslında. Siz de vücudunuzla ilgili önemli detaylara; dikkat ederek sağlığınızı koruyabilirsiniz " diyor ve ekliyor: "Vücudunuz; siz fark etmeden sağlığınızla ilgili en önemli ipuçlarını veriyor."

Prof. Bale'ye göre, tırnaktan gözlere, doğum kilosundan avuç içine kadar vücuttaki her şey birer gösterge. O halde bir test yaparak ne kadar sağlıklı olduğumuzu anlamak mümkün. Bale'nin " İste hayatinizi kurtaracak 16 ipucu" dediği test söyle:

1.Tırnaklar
Tırnaklarınıza dikkatle bakin. Eğer hafif mavilik yâda; morluk görürseniz bu bir
kalp hastalığıyla karsı karsıya olduğunuz anlamına gelebilir. Tırnaklarınızın aşırı kalın olması ya da üstlerinde tümsekler olması da nefes alma hatta akciğer sorunlarıyla karsı karsıya olduğunuzu gösterebilir.

2. Nefeslerinizi Sayın
Eğer dakikada 15 kez ve daha altında nefes alıp veriyorsanız sağlıklı ciğerlere sahipsiniz demek... Eğer 25 kez nefes alıp veriyorsanız o zaman sağlığınıza dikkat etmelisiniz.

3. Gözler
Aynada gözlerinizden birine bakin. İris'in etrafında beyaz bir daire varsa kolesterol seviyeniz yüksek anlamına geliyor. Bu ayni şekilde yaklaşan kalp sorunlarının da en büyük habercisi.

4. Avuç içinize bakin
Avuç içlerinize dikkatle bakin. Eğer kırmızı ve lekelilerse karaciğerinizde sorun var demek.

5. Hafıza kontrolü
Bir tepsinin üstüne rasgele 10 eşya koyun. Tepsiye sadece 10 saniye bakin. Kaç tanesini hatırlayabildiniz? İyi bir hafızanızın olması Alzheimer'le karsılaşma riskinizin daha az olacağı anlamına geliyor.

6. Kas kontrolü
Sırt üstü yatın. Bacaklarınız dümdüz olsun. Bir bacağınızı havaya kaldırın. Bir kişinin ayağınıza bastırmasını isteyin. Eğer bacağınız yere düşüyorsa, kaslarınız da bir zayıflık olduğu anlamına geliyor.

7. Görünüş
Gözünüzün hemen altında elmacık kemiğiniz üzerine bir cetvel yerleştirin. Sonra cetvelin üstüne bir kredi kartı yerleştirin kartı en rahat okuduğunuz uzaklığı ölçün.
Ne kadar yakına gelirse gelsin kartı rahat okuyabiliyorsanız göz sağlığınızın iyi olduğu anlamına geliyor.

8. Tiroit misiniz?
Kollarınızı yere paralel olarak tam karsınızda birleye uzanıyormuş gibi uzatın. Ellerinize dikkat edin. Eğer elleriniz bu pozisyonda titriyorsa o zaman tiroit olma riskiniz çok.

9. Düz yürümek
Yere bir metre uzunluğunda bir çizgi çizin. Üzerinde rahat yürüyebiliyorsanız, vücudunuzun koordinasyonu iyi isliyor demektir.

10. Doğum kilonuz
Annenize kaç kilo doğduğunuzu sorun. 3 kilonun altında doğmuşsanız kalp sorunlarıyla karsı karsıya kalabilirsiniz.

11. Beliniz kalın mı?
Vücut sekliniz elmaya benziyorsa, yani yağlarınız belinizin çevresinde toplanıyorsa, kalp sorunu yasama riskiniz daha fazla.

12. Tuvalet sıklığı
Her 3 saatte bir tuvalete birden çok gitme ihtiyacı mı hissediyorsunuz? Diyabetin en erken alarmlarından biri sık tuvalete gitmektir.

13. Nabız kontrolü
Nabzınız ne kadar yavaş atıyorsa o kadar uzun yasayacaksınız demektir. Yani nabzınız 70'in altındaysa sağlıklısınız anlamına geliyor.

14.Dişlerinizi fırçalayın
Eğer dişleriniz kanıyorsa, kalbiniz tehlikede demektir.

15. Parmak uzunluğu
İşaret ve yüzük parmakları ayni uzunlukta olan kişilerin kalp krizi geçirme riski daha fazla.

16. Ayak Bilekleri
Bas parmağınızla ayak bileğinizin arka kısmına bastırın. Eğer bastırdığınız noktada çok fazla çukurluk oluşuyorsa, o zaman kalp, akciğer, böbrek sorunlarıyla karsı karsıya kalabilirsiniz.

Kaynak : Mynet.com

08 August 2009

Nasıl sindiriyoruz? - Animasyon video

Baş ağrılarına karşı

1- Meyve sebzeler

Çörek otu ekmekle yenirse baş ağrısını dindirir. Badem, haşhaş tohumu,
nane, biberiye, çikolata, elma yemek baş ağrısına iyi gelir. Karabiber
tarçınla içilirse baş ağrısını giderir.

Tere tohumu müzmin baş ağrısına iyi gelir.

Kavun, karpuz baş ağrısını giderir. Bir hadis-i şerif meali şöyledir:

Nane, limon, toz karanfil ve iki çay kaşığı sirkeyi 5 dakika kaynatıp
balla tatlandırarak iki-üç bardak içmek, çörek otunu, toz karanfili
enfiye gibi koklamak, tuzlu veya sirkeli patatesi veya salatalığı
ikiye bölerek alna koymak, çörek otunun dumanının tütsüsünü koklamak,
kavrulmuş kahveyi koklamak, kabak suyunu burna çekmek, soğan ezmesine
sirke ilave ederek alna koymak, taze marul sirkeyle yemek, haşlanmış
nohut yemek, limonu kahve karışımıyla yemek, limon kabuğu tozunu balla
yemek, burna 2-3 damla soğan suyu damlatmak, kulağa acı badem yağı
damlatmak, servi kozalağı çayını gül suyuyla karıştırarak başa
sürmek, baş ağrılarına iyi gelir.

2- Çaylar

Oğul otu çayı, zencefil çayı, şahtere çayı, karabaş otu çayı, papatya
çayı, yavşan otu çayı içmek baş ağrısına iyi gelir.

200 gr. üzerlik tohumu 5 kilo üzüm şırasıyla 1,5 kilo kalıncaya kadar
kaynatılıp her gün iki bardak bir ay içilirse, müzmin baş ağrısını ve
sarayı geçirdiği tecrübe edilmiştir.

Bir avuç arpa, bir litre suda kabukları ayrılıncaya kadar kaynatılır.
Cam sürahiye süzülür. Bekletilip ılıklaşınca üzerine bir limon
sıkılır. Balla tatlandırılıp içilir yarım baş ağrısına iyi gelir.

Anason çayı içmek, ıhlamur, kiraz sapı çayını içmek, reyhan çayını
içmek, kekik suyu içmek, iki gram karabiberi 3 çay kaşığı tarçınla
içmek, bir bardak kaynar suya 4-10 gr. kimyon koyup demleyerek içmek
de baş ağrılarına iyi gelir.

06 August 2009

İlave ücret alınmayacak sağlık hizmetleri

2008 Sağlık Uygulama Tebliği'nin 24.3.3. numaralı maddesinde 'İlave ücret alınmayacak sağlık hizmetleri' sayılmıştır. Buna göre hastalardan hiçbir ilave ücret alınmayacak olan bu işlemler;

1) Acil servislerde sunulan sağlık hizmetleri ile acil haller nedeniyle sunulan sağlık hizmetleri,

2) Yoğun bakım hizmetleri,

3) Yanık tedavisi hizmetleri,

4) Kanser tedavisi (radyoterapi, kemoterapi, radyo izotop tedavileri),

5) Yenidoğana verilen sağlık hizmetleri,

6) Organ, doku ve hücre nakilleri,

7) Doğumsal anomaliler için yapılan cerrahi işlemlere yönelik sağlık hizmetleri,

8) Diyaliz tedavileri,

9) Kardiyovasküler cerrahi işlemleri,

bedellerinden ilave ücret alınamaz."

03 August 2009

OMUZ AĞRILARI

Omuz ağrısı nedir?
Omuz, vücudun en hareketli eklemidir. Gelişmiş hareket kabiliyeti için kas ve bağlarla desteklenir ancak kemik desteği zayıftır. Bu nedenle çok kolay zedelenebilir ve kolaylıkla etrafını saran kas ve bağlarda ağrıya yol açabilecek yaralanmalar olabilir. Bu ağrılar bazen geçicidir ama çoğunlukla uzun sürer ve zamanla omuz hareketlerinde kısıtlanmaya neden olur.

Sebepleri nelerdir?
Omuz ağrılarının en sık rastlanan sebepleri; kas, ligament, bursa ve tendonlardan kaynaklanan sebeplerdir. Omuz ağrılarının çok daha nadir görülen diğer nedenleri tümörler, enfeksiyonlar ve sinir hasarları ile ilgili problemlerdir.

•Sıkışma (İmpingement):
Omuz ekleminin hemen üzerinde bulunan kas ve tendonlar, kürek ve köprücük kemiklerinin birleştiği alanda sıkışabilir ve zaman içinde hareketlerle zedelenebilir, hatta yırtılabilir.

•Tendinit:
Tendon, kasları kemiğe tutturan kordon şeklinde bir yapıdır. Tendinit ise bu tendonların zorlanması ve yıpranmasıdır. Tendinit bazen yukarıda açıklanan sıkışma sonucu tendonların zedelenmesi ile kronik tendinit, bazen de kuvvetli bir zorlanmayla akut tendinit şeklinde oluşur. Hatta bazen tendonda yırtılmalar olabilir.

•Bursit:
Tendonların hareket ederken kemiğe sürtünerek zedelenmelerini azaltan içi sıvı dolu keselere bursa adı verilir. Bu keselerin yine tendinit oluşturan sebeplerle zedelenmesi ve koruyucu özelliklerini kaybetmelerine bursit adı verilir.

•İnstabilite:
Omuz bazen herhangi bir sebeple normal hareket sınırlarının ötesinde hareket eder. Bu bazen ani bir zorlanmayla oluşur bazen de omzu yerinde tutan bağların zayıflamasıyla oluşur. Bunun sonucunda omuz çıkıkları oluşur ve bu da ağrı ve hareket güçlüğü yaratır. Özellikle sporcularda, baş üstünde yapılan aktivitelerde omuz ağrısı bu nedenle görülebilir.

•Artritler:
Bazı romatizmal hastalıkların seyri sırasında omuz eklemi tutulabilir ve omuzda ağrının yanı sıra hareket kısıtlılığı, şişme gibi belirtiler verebilir.

Ne zaman doktora başvurulmalıdır?
Omuz ağrıları bazen hafif seyreder ve birkaç gün içinde kendiliğinden düzelir.

Ancak;
•48 saatten fazla süren ağrılarda
•Çok şiddetli ağrılarda
•Ağrı ile birlikte hareket kısıtlılığı olduğunda
•Kol, boyun ya da sırta doğru yayılan ağrılarda ve ağrılara eşlik eden uyuşma ya da hissizlik durumunda vakit geçirmeden doktora başvurulmalıdır.

Nasıl teşhis konur?
Öncelikle hastanın şikayetleri dinlenmeli ve iyi bir fizik muayene yapılmalıdır. Daha sonra elde edilen bulgular doğrultusunda kemik yapılarını değerlendirmek için röntgen ya da bilgisayarlı tomografi; yumuşak dokuları değerlendirmek için MR, gerekirse EMG testi yapılabilir. Bütün bunların yeterince fikir veremediği durumlarda omuz artroskopisi yapılabilir.

Nasıl tedavi edilir?
Tedavide istirahat, fizik tedavi ve egzersiz tedavisi ile ağrı oluşturacak günlük işleri düzenlemek önemlidir. Bitkisel ve özel yağlarla masaj uygulamaları başarılı sonuçlar vermektedır. Ağrı kesici ilaçların yanında bazen de omuz içine kortizon enjeksiyonları yapılabilir. Bütün bu tedavilerle düzelmeyen hastalarda (yaklaşık %10 oranında) cerrahi tedavi gerekebilir.

BAGISIKLIK SISTEMI RAHATSIZLIKLARINDA D VITAMIN EKSIKLIGI

Bende MS hastası olduğum için bu yazıyı ilgili arkadaşlarınıuzla paylaşmanızı öneririm. Asagida isimleri yazili BagisIklik Sistemi Rahatsizliklarinda D vitaminmi eksikliği çok önemli. Özellikle yazının sonu önemli.

*rheumatoid arthritis ROMATIZMAL EKLEM ILTIHABI

*psoriatic arthritis SEDEF KAYNAKLI EKLEM ILTIHABI

*psoriasis, SEDEF

*osteoporosis, KEMIK ERIMESI

*cancers (prostate, colon, breast, myelodysplasia, leukemia, head and neck squamous cell carcinoma, and basal cell carcinoma) MUHTELIF KANSER TURLERI

*systemic lupus erythematosus, LUPUS

*type I diabetes TIP 1 DIABET

*multiple sclerosis MS

D vitamini hakkinda wikiperia isimli ansiklopedide yer alan bilgilere asagidaki linkten ulasabilirsiniz. Bu bilgiler en son olarak 18 Temmuz 2009 da guncellestirilmis ve 83 adet uluslarari bilimsel makale Referans olarak kullanilmis.

http://en.wikipedia.org/wiki/Vitamin_D

1. D vitaminin BagisIilik Sistemine ait hucrelerinin D reseptorlerine yapisarak, dogustan gelen ve sonradan kazanilan bagisiklik sisteminin tum elamanlari uzerinde etkili oldugu, hucrelerin cogalmasini ve hucrelerin farklilasmasini engelleyerek Bagisiklik sistemini duzenleyici, gelistirici ve baskilayici etki olusturdugu,

2. Bagisiklik sisteminin ilk koruyucu kademesi olan dokular icindeki macrophages larin icinde, patojenleri (zararli istilacilari) yok etme sistemi olan phagocytic aktiviteyi ve diger reaksiyonlari arttirardigi, (bu suretle tehtit daha ilk mevzide yok edildiginden bagisiklik sisteminin ana ve guclu elamalari devreye girmeden tehdit yok edilmektedir.)

3. Bagisiklik sistemi hucrelerinde bulunan Vitamin D Reseptorlerinin Vitamin D ile baglanmasinin tahrip edici T hucrelerini bastirip, duzenleyici T hucrelerini arttirdigi, ayrica bagisiklik sisteminin yok edci Cytokin uretimini limitledigi, Patojenleri yakalayip Bagisiklik Sistemine tanitan Dendritic hucrelerinin buyumesini, degismesini ve yer degistirmesini engelledigi ve Dendritic hucreler tarafindan baslatilan T hucde aktivitesini durdurdugu,

4. BagisIilik sistemi hucrelerinin uzerinde bulunan Vitamin D reseptorlerinin D vitamini veya baska sentetik maddelerle kilitlenmesi isleminin, tum Bagisiklik Sistemi Dengesizliginden kaynaklanan rahatsizliklarin tedavisinde kullanildigi, (Bunlar; rheumatoid arthritis, psoriatic arthritis, psoriasis, actinic keratosis, osteoporosis, cancers (prostate, colon, breast, myelodysplasia, leukemia, head and neck squamous cell carcinoma, and basal cell carcinoma), systemic lupus erythematosus, type I diabetes central nervous systems diseases multiple sclerosis)

5. 2006 yilinda yayinlanan Amerikan Tip Birligi dergisindeki bir bilgiye gore Vitamin D eksikligi ile MS arisinda baglanti tespit edildigi, bunun Vitamin D nin BagisIklik Sistemini bastirici (supressant) etkisinden kaynaklandigi,



6. Daha sonraki arastirmalarda ise; BAGISIKLIK SISTEMININ DOST VE DUSMAN HUCRELERI AYIRT ETMESINI SAGLAYAN HLA-DRB1*1501 NUMARALI histocompatibility ISIMLI GENI D VITAMINININ AKTIVE ETTIGI TESPIT EDILDIGINDEN, OZELLIKLE GENETIK OLARAK MS'E YATKIN KISILERIN D VITAMININE IHTIYACI OLDUGU,

yazmaktadir.

Beslenme Uzmani Sn. Prof.Dr.Ahmet Aydinâ'in MS ve Beslenme konulu yazisina bakarsaniz, MS'e maruz arkadaslarin ilk olarak D vitaminin kontrol edilmesi gerektigini belirtmektedir. Anilan Profesorumuzun tedavi icin de belirledigi protokollerin icinde de Balik Yagi ve D vitamini bulunmaktadir.

Bildiginiz gibi Vucut D vitamini 2 yoldan elde etmektedir. Birincisi Guneslenme yoluyla, ikincisi Beslenme yoluyla. Besinlerden sadece yagli derin su baliklari D vitamini icermektedir.

Dokumanlar, hem guneslenmeyen hem de balik yemeyenlerin D vitamini eksikligine maruz kalma ihtimalinin cok cok yuksek oldugunu belirtmektedir.

Kalsiyumun bagirsaklardan emilmesi icin de D vitamini gerekmektedir. Kalsiyumun vucuda bir cok yarari arasinda; Doku icerisine yerleserek Patojenlere karsi ilk bariyeri olusturmasi, beyin tabakalarinin arasindaki haberlesmede kullanilmasi gibi Basisiklik Sistemi ile ilgili yararlar da bulunmaktadir.

Amerikalilar D vitaminin onemini fark etmisler ve halen satilan tum sutlerin icine, her bir bardak sutte 100 I.U. olacak sekilde D vitamini koyuyorlarmis.

0-50 arasindaki yas gurubunun gunde 200 I.U.

51-70 arisindaki yas grubunun gunde 400 I.U.

70 yasinin uzerindeki insanlarin ise gunde 600 I.U. D vitamini almalarini onerilmektidir.

D vitamin eksikliginin cok yaygin oldugu, bunun nedeninin ise insanlarin eskisi gibi guneste dolasmamamalari, cogunlukla ofislerde ve kapali yerlerde calismalari oldugu belirtilmektedir.

Gunesten yeterince D vitamini almak icin haftanin 3 gunu, 45'er dakika sureyle ve vucudun %30 nun ciplak olarak guneslenilmesi gerektigi degisik kitaplarda belirtilmektedir.

Deniz kenarinda yasamamıza ragmen ben ve esim bile yukarda belirtilen miktarda guneslenmiyoruz. Ben balik da sevmem.

Kutuplarda ve ekvator kusaginda yasayanlarda Bagisiklik Sistem Dengesizligi hastalliklari son derece az gozukuyormus. Bir dusunursek; Kutuplarda balik yememek gibi bir ihtimal yok, Ekvator kusaginda ise gunesten sakinmak gibi bir ihtimal yok.

Sonuc olarak; Bagisiklik sistemi duzensizliginden kaynaklanan rahatsizliklari olan arkadaslarin D vitamin seviyeleri kontrol ettirmeleri ve eksikse tamamlatmalari cok cok yararli olabilir. Bir bakarsiniz vucudunuzda D vitamini eksiktir ve tamamlamaya basladiginizda gun ve gun iyilesirsiniz.

22 July 2009

Uykunuzu getirecek 10 yiyecek - Zaman Online

Geceleri uyumakta zorlanıyor musunuz ya da gecenin bir yarısı uykunuz mu kaçıyor?

Özellikle akşam yemeğinde bazı yiyecekler tüketerek gece boyunca deliksiz bir uyku çekebilirsiniz. İşte Foxnews'te yayınlanan haberde, uyumanıza yardımcı olan 10 yiyecek:

1. Kulağa garip gelebilir, ancak akşamları kıvırcık salata yemek daha iyi uyumanıza yardım ediyor. Salatadaki sütlü bitki özü lactucine diye bilinen afyon içeriyor. Bu madde uyku ve gevşeme sağlıyor.

2. Bir fincan çay rahatlatıcı olabilir, ancak 8 saatlik kesintisiz bir uyku çekmek istiyorsanız, en iyi seçenek papatya çayı olmalı. Papatya çayı doğal bir yatıştırıcıdır ve asabi tansiyonu düşüren etkisi bulunuyor.

3. Çay içmek istemiyorsanız, yeşil sebzelerde bulunan mineral magnezyum, kasları ve sinirleri gevşetmeye yardım ediyor. Öözellikle, brokoli, brüksel lahanası, kıvırcık lahana, hindiba gibi sebzeler rahatlatıcı etkiye sahip.

4. Bayramlarda ve özel günlerde kurulan ziyafet sofrasından sonra kendimizi yorgun hissetmemizin sebebi, triptofandır. Özellikle, et, tavuk, balık ve hindi etinde bulunan triptofan isimli amino asit, serotonin üretimini destekliyoryor, bu da vücudun gevşemesine ve uykusuzluk sorunlarıyla baş etmenize yardımcı oluyor.

5. Sebze sevmiyorsanız, alternatif olarak triptofan içeren diğer bir yiyecek olan muzu deneyebilirsiniz.

6. Akşam yemeğinizde karabuğday, kinoa (gluten içermeyen bir tür tahıl), darı, arpa ve tatlı papates gibi karbonhidrat içeren yiyeceklerden bir karma hazırlayın. Karbonhidrat insülinin serbest kalmasını sağlar, bu da triptofanın beyne iletilmesi için gereklidir.

7. Yulaf unu, sadece kahvaltı için değildir. Akşam yemeğinde de bir kase yemeği deneyin. Buğdayın yatıştırıcı ve sinir onarıcı özellikleri bulunuyor. Bu da iyi bir gece uykusu çekmenize yardımcı olur.

8. Çalışmalar, balın doğal uyku yardımı olduğunu gösteriyor. Balın içindeki oreksin isimli doğal içerik beynin kendini kapatıp dinlenmesine yardımcı oluyor.

9. Niasin bakımından zengin olan yiyecekler de uyku için faydalıdır. Çünkü, bu yiyecekler de serotonin sentezi içeriyor. Niasin bakımından zengin olan yiyecekler arasında yumurta, balık, tavuk, soya fasulyesi, bezelye ve çemen bulunuyor.

10. Somon, uskumru, sardalye, ringa ve alabalık gibi yağlı balıklar, iyi bir uykuya yardımcıdır. Akşam yemeğinde tabağınızı bu yiyeceklerle doldurarak, kesintisiz bir gece uykusu uyuyabilirsiniz.

16 June 2009

KANSERLE YAŞAMAK KILAVUZU

KANSER HASATASI YAKINLARIMIZA VEREBILECEĞİMİZ EN BUYUK DESTEĞİN, EN KUVVETLİ İLACIN SEVGİ OLDUĞUNU UNUTMAYALIM

Kanser tedavisinin yan etkileri kansızlıktan mide bulantısına, kilo alımından kilo kaybına kadar çeşitlilik gösterir. Bazen davranışsal değişiklikler veya reçeteli ilaçlar olası yan etkileri önlemek ve en aza indirgemek için kullanılabilir.

- Kansızlık
- Tat ve koku almada değişiklik
- Kabızlık
- İshal
- Ruhsal çöküntü ve yorgunluk
- Saç kaybı
- Enfeksiyon
- Unutkanlık ve hafıza kaybı
- İştahsızlık
- Mide bulantısı ve/veya kusma
- Nötropeni (kan bozukluğu)
- Ağrı
- Ağız ve boğazda yaralar
- Kilo alımı
- Kilo kaybı

Tat ve Koku Almada Değişiklik

Kemoterapi, radyasyon veya tek başına kanserin kendisi tat ve koku almada değişikliklere sebep olur. Yiyeceklerin tadını daha az alıyor olabilirsiniz yada en sevdiğiniz yiyecekler artık eskisi kadar güzel tat vermiyor olabilir.

Bu tat ve koku almada meydana gelen değişikliklerle savaşmak için doktor:
- Ağız yıkamaya yardımcı özel ürünler verebilir.
- Özel bir diş bakımı için dişçinizle bir görüşme düzenleyebilir.

Evde, tat almada meydana gelen değişiklik sebebiyle ortaya çıkan kilo kaybıyla savaşmak için uyguladığınız diyeti başka bir diyetle değiştirin.
- Size güzel gözüken ve kokan yiyecekler hazırlayın.
- Acı veya metal tadını önlemek için eti tatlı meyve sularının veya şarabın içinde salamuraya yatırın.
- Daha fazla baharat kullanmaya çalışın.
- Yiyecekleri oda sıcaklığında servis yapın.
- Eğer pişirme esnasında çıkan koku sizi rahatsız ediyorsa fırını dışarıda kullanmaya çalışın yada aspiratör kullanın.
- Pastırma, jambon ve soğanla sebzeleri tatlandırabilirsiniz.
- Eğer ağzınızda ve boğazınızda herhangi bir yara yoksa, yiyeceklere tat vermesi için portakal veya limon gibi ekşi yiyecekler kullanın.

Diyare (İshal)

Bazı kanser önleyici ve ağrı kesici ilaçlar ishale sebep olabilir. Sıvı veya lif eksikliği bu problemin artmasına sebep olabilir. Evde, ishal problemini aşağıdaki şekillerde azaltabilir veya önleyebilirsiniz:

- Her gün düzenli egzersiz yapmak (sizin durumunuza uygun olan egzersiz biçimleriyle ilgili olarak doktorunuzla görüşün).
- Her gün yeterli miktarda sıvı almak (günde 8 bardak önerilen miktardır).
- Büyük aptesinizin normal zamanından 30 dakika önce ılık içecekler için.

Eğer tavsiyeler yardımcı olmuyorsa doktorunuz aşağıdakileri önerebilir:

- Dışkı yumuşatıcılar veya magnezyum hidroksit gibi bağırsakları boşaltmaya yardımcı müshil kulanın.
- Diyetiniz süresince lif alımınızı artırın (öncelikle doktorunuzla kontrol edin- bu bazı kanser türleriyle birlikte zarar verici olabilir). Tahıllı ekmekler, tahıllar, tam buğday ekmeği, taze veya kurutulmuş meyve-sebze ve kurutulmuş tahıllar gibi yiyecekleri deneyin.

Saç Kaybı

Kemoterapinin en yaygın yan etkilerinden birisi de saç kaybıdır (alopesi). Baş bölgesine uygulanan radyoterapi gibi özel koşullar saç dökülmesine sebep olabilir. Her iki koşulda da tedavi sonra erdikten sonra saç yeniden çıkar. Bu geçici bir yan etkidir ancak pek çok kanser hastasında sinir ve depresyon duygularına yol açabilir. Eğer mümkünse bu sorunu benzer deneyimleri yaşamış diğer kanser hastalarıyla paylaşın.

Saç derinizin bakımıyla ilgili evde uygulayabileceğiniz bazı öneriler şunlardır:
- Yumuşak şampuanlar kullanın.
- Bigudilerden, boyadan, permadan veya saçınızı rahatlatıcı işlemlerden kaçının.
- Saç kurutma makinenizi her zaman düşük ısı ayarında kullanın.
- Eğer saç kaybı yaşadıysanız saç derinizi korumak için güneşe karşı kruyucu kremler kullanın.
- Saten yastık kılıfları kullanın.

Bazı insanlar kafalarını peruk, şapka, türban ve eşarpla kapatmak isterler. Eğer peruk takmak istiyorsanız size yardımcı olacak bazı ipuçları şöyle sıralanabilir:
- Peruğunuzu tam olarak bütün saçlarınızı kaybetmeden alın. Daha sonra renk ve stille ilgili istediğiniz değişiklikleri yapabilirsiniz.
- Kuaförünüz şu andaki saç tipinize uygun bir şekilde aldığınız peruğu kesip şekillendirebilir.

Alacağınız perukla ilgili olarak doktorunuzdan reçete talep edin. Pek çok sigorta şirketi masraflarınızı karşılayacaktır.

Unutkanlık ve Hafıza Kaybı

Kanser tedavi programı süresince alınan çeşitli ilaçlardan dolayı bazı insanlar zihin bulanıklığı gibi sorunlarla karşılaşabilirler.

Eğer unutkanlık ve hafıza kaybı problemleriyle karşılaşıyorsanız hemen doktorunuza danışmalısınız.

Doktorunuz aşağıdaki şekillerde bu problemin üstesinden gelebilir:
- Aldığınız ilaçların dozajını yeniden düzenleyerek
- Aldığınız ilacın bir başka türevini vererek
- Tedavinize yardımcı başka bir ilaç vererek

Evde, uyguladığınız diyetin demir, B vitamini ve folik asit içerdiğinden emin olun.
Bu vitaminlerin alımındaki herhangi bir yetersizlik dikkati odaklama sürenizi, hafızanızı ve konuşmada akıcılığınızı olumsuz yönde etkiler.

Mide Bulantısı ve Kusma

Mide bulantısı ve/veya kusma pek çok kanser tedavisinde sıkça görülen bir yan etkidir. Tedavinin ilk bir veya iki günü içerisinde, tedaviden önce veya hemen sonra ortaya çıkabilir.

Mümkün oldukça mide bulantısı ve kusmanın önlenmesi gerekir. Doktorunuz aşağıdakileri önererek bu durumu ortadan kaldırabilir:
- Mide bulantısı ve kusma konusunda yüksek risk altında olan hastalara kusmayı önleyici ilaçlar vererek
- Mide bulantısı ve kusma konusunda orta şiddette risk altında bulunan hastalara steroit ilaçlar vererek

Evde uygulayabileceğiniz bazı yöntemlerse şu şekilde sıralanabilir:
- Çok sıcak veya havasız odalarda yemek yemekten kaçının.
- Yemek yedikten sonra dinlenin ancak yaklaşık 1 saat boyunca dik oturma pozisyonunda kalın.
- Tedavi Stratejileri sayfasını ziyaret ederek bulantı ve kusma hakkında daha fazla bilgi öğrenin. Dikkati başka noktada toplama ve rahatlama bulantı hissinden kurtulmada yardımcı yöntemlerdir.

Ağrı

Kemoterapi ilaçları da dahil olmak üzere kanser hastalığı tedavileri ağrılı yan etkilere sebep olabilir. Ağızda yara, baş ağrısı, kas ve mide ağrıları, yanma hissizlik ve kramplara neden olan sinir zedelenmeleri karşılaşabileceğiniz yan etkilerden bazılarıdır.

Doktorlar ağrıyla savaşmak için pek çok metoda sahiptir:
- Belirli ağrı türlerinde yardımcı olması için ilaç verebilirler.
- Ağızdaki yaralardan, baş ağrısından ve genel ağrılarınızdan kurtulmak için tedavinizi etkilemeyen reçetesiz ilaçlar verebilirler.
- Onkoloji uzmanı veya nörolog gibi ağrı konusunda uzman kişilerle görüşmenizi isteyebilirler.

Aşağıdaki önerileri izleyerek bazı ağrılarınızı hafifletebilirsiniz:
- İlaçlarınızı zamanında ve düzenli olarak kullanın.
- Ağrı hissetmediğinizde bile ilaçlarınızı düzenli kullanın. İlaç almadan önce ağrı hissetmeyi beklerseniz daha sonra ağrıyı kontrol altında tutmak güçleşir.

Kilo Artışı

Bazı kişiler kemoterapi tedavisi süresince ve sonrasında kilo alırlar. Aldığınız ilaçların yan etkileri, tedaviye bağlı olarak aktivite seviyesindeki azalma yada stresle başa çıkarken ortaya çıkan aşırı yemek yeme kilo artışına sebep olabilir.

Kilo artışıyla savaşmak için doktorunuz:
- Kanser tedavinize engel olmayacak şekilde kilo vermeniz için sağlıklı bir diyet verebilecek bir diyetisyenle görüşmenizi isteyebilir.
- Gücünüzü ve aktivite seviyenizi korumak için gerekli günlük besinleri aldığınızdan emin olun.

Evde kilo artışıyla savaşmak için:
- Yalnızca merdiven çıkmak veya bina etrafında dolaşmak bile olsa günlük aktivite seviyenizi yükseltin.
- Yüksek kalorili yiyecekler atıştırmaktan kaçının; meyve, diyet yoğurt gibi sağlıklı yiyecekler atıştırın.
- Daha fazla beslenme önerisi için Kanser Beslenme Araçlarını ziyaret edin.

Anemi (Kansızlık)

Kemoterapi kansızlığa yol açabilir. Hemoglobin eksikliği nefes darlığı, güçsüzlük ve yorgunluk hissetmenize sebep olabilir.

Kansızlıkla mücadele için doktorunuz:
- Kandaki hemoglobin seviyesini izlemek
- Kandaki demir seviyesini görüntülemek
- Kan sayımlarınızı kontrol etmek
- Kan naklini tavsiye etmek (nadir olarak istenir)
gibi isteklerde bulunabilir.

Evde, kansızlık ve yorgunlukla savaşmak için şu yöntemleri deneyebilirsiniz:
- Yeterli miktarda dinlenin. Geceleri daha çok uyuyun ve eğer yapabiliyorsanız gün içinde aralıklarla uyuklayın.
- Yavaş olun. Sadece sizin için en önemli olan şeyleri yapın.
- Evin günlük işleri için ailenizden ve arkadaşlarınızdan yardım isteyin.
- Yeterli miktarda protein ve kalori alabileceğiniz şekilde iyi beslenin. Eğer yemek yemek istemiyorsanız atıştırabileceğiniz şeyleri, meyve sularını ve sıvı besinleri deneyin. Yada yemek yemeden önce kısa bir yürüyüşe çıkın veya yemek yediğiniz yeri değiştirin. Daha fazla beslenme önerisi için Kanser Beslenme Araçları’nı ziyaret edin.
- Canınız istediğinde yemek üzere yanınızda atıştırmalık yiyecekler bulundurun.

Kabızlık

Bazı kanser önleyici ilaçlar ve ağrı giderici ilaçlar kabızlığa sebep olabilir. Sıvı veya lif eksikliği bu problemin artmasına sebep olur. Evde, kabızlık problemini aşağıdaki şekillerde azaltabilir veya önleyebilirsiniz:

- Her gün düzenli egzersiz yapmak (sizin durumunuza uygun olan egzersiz biçimleriyle ilgili olarak doktorunuzla görüşün).
- Her gün yeterli miktarda sıvı almak (günde 8 bardak önerilen miktardır).
- Büyük aptesinizin normal zamanından 30 dakika önce ılık içecekler için.

Eğer tavsiyeler yardımcı olmuyorsa doktorunuz aşağıdakileri önerebilir:

- Dışkı yumuşatıcılar veya magnezyum hidroksit gibi bağırsakları boşaltmaya yardımcı müshil kulanın.
- Diyetiniz süresince lif alımınızı artırın (öncelikle doktorunuzla kontrol edin- bu bazı kanser türleriyle birlikte zarar verici olabilir). Tahıllı ekmekler, tahıllar, tam buğday ekmeği, taze veya kurutulmuş meyve-sebze ve kurutulmuş tahıllar gibi yiyecekleri deneyin.

Yorgunluk ve Bitkinlik

Kemoterapi ve radyasyon tedavisi süresince kanser hastalarının %50 si yorgunluk şikayetiyle karşılaşmaktadır.

Evde, kansızlığın yanı sıra yorgunluk ile de savaşmak için :
- Özellikle kemoterapiden birkaç gün sonrası için hareketlerinizde yavaş olun.
- Yeterli miktarda dinlenin. Geceleri daha çok uyuyun ve eğer yapabiliyorsanız gün içinde uyuklayın.
- Bir aerobik egzersiz programını takip edin (kanser durumunuza göre doktor tarafından önerilir). Başlangıçta birkaç dakikalık yürüyüş gibi basit egzersizlerle başlayın daha sonra bu egzersizleri artırabilirsiniz. Tedavi süresince düzenli egzersiz yapanların daha az yorgunluk şikayetiyle karşılaştıkları belirlenmiştir.
- Enerjinizi muhafaza edin ve aktivitelerinize önem sırasına göre öncelik verin. Tedavi öncesi günlerinizdeki gibi hayatınızı aynı hızda yaşayamayabilirsiniz.
- Yeterli miktarda protein ve kalori alabileceğiniz şekilde iyi beslenin. Eğer yemek yemek istemiyorsanız atıştırabileceğiniz şeyleri, meyve sularını ve sıvı besinleri deneyin. Yada yemek yemeden önce kısa bir yürüyüşe çıkın veya yemek yediğiniz yeri değiştirin. Daha fazla beslenme önerisi için Kanser Beslenme Araçları nı ziyaret edin.

Enfeksiyonlarla Mücadele

Kanser tedaviniz süresince vücudunuz enfeksiyonlara karşı daha duyarlı olur çünkü kanınızdaki akyuvarların sayısı azalır.

Düzenli olarak doktorunuza gidin bu şekilde doktorunuz:
- Tedavi süresince akyuvarlarınızın sayısını birçok kere ölçmüş olur.
- Eğer kan sayımınızın sonucunda akyuvarlarınızın sayısı düşükse, kan hücrelerinin oluşumuna katkıda bulunan koloni uyarıcı faktör tedavisi uygulayabilir.

Evde, enfeksiyonla savaşmak için aşağıdaki yöntemleri uygulayabilirsiniz:

- Yemek yemeden önce, tuvalete girdikten sonra ve hayvanlara dokunduktan sonra ellerinizi yıkayın. Gün içinde de sık sık ellerinizi yıkayın.
- Grip, soğuk algınlığı olan ve size bulaşabileceğinizi düşündüğünüz başka hastalığı olan kişilerden uzak durun.
- Tırnak etlerinizi kesmeyin ve tıraş olurken cildinizi kesmemeye dikkat edin (jilet yerine elektrikli tıraş makinesi kullanın). Sivilcelerinizi sıkmayın.
- Herhangi bir kesik olması durumunda sıcak su, sabun ve antiseptikle yarayı temizleyin.
- Çöp kutuları, kuş kafesleri ve balık akvaryumlarıyla temastan kaçının.
- Balık, deniz ürünleri, et ve yumurtayı çiğ olarak yemeyin.
- Doktorunuzla konuşmadan herhangi bir bağışıklıkla ilgili ilaç kullanmayın. Kan hücresi sayımı düşük olan insanlara bulaşabilmesi sebebiyle “yaşayan virüs” ile aşı olmuş çocuklardan uzak durun.
- Her gün duş alın veya banyo yapın ve cildinizin kuruyabilme ihtimaline karşı cildinizi yumuşatmak için losyon veya yağ kullanın.

İştahsızlık

İştahsızlık bazı kanser tedavi programları süresince sık görülen bir sorundur.

Doktorunuzla konuşmak size yardımcı olabilir. Doktorunuz size aşağıdakileri önerebilir:
- İçinde bulunduğunuz durumu anlayıp size bu problemle başa çıkma yollarını gösterebilecek bir diyetisyenle görüşmek.
- Tedaviniz süresince eğer vücudunuz sağlıklı ve güçlü kalmak için gereken bütün besinleri almıyorsa besinsel destek almak.

Evde aşağıdaki önerileri uygulayabilirsiniz:
- Tedaviden hemen önce yiyeceklerden tiksinmenizi önlemek için proteince zengin yada beslenmede önemli olan yiyeceklerden uzak durun.
- Yemek yeme zamanı rutininizi değiştirin. Örneğin farklı bir odada yemek yiyin.
- Ailenizle yada arkadaşlarınızla yemek yemeye çalışın. Eğer bu mümkün değilse yemek yerken televizyon seyredin.
- Her zaman etrafta atıştıracak bir şeyler bulundurun. Günde üç öğün fazla miktarlarda yemek yerine sık aralıklarla az miktarda yemek yiyin.
- Eğer katı besinleri tüketemiyorsanız kalori ve besin alabilmek için meyve sularını, çorbaları ve sporcu içeceklerini deneyin.
- Yeni yemek türleri ve tarifleri deneyin. Daha fazla beslenme önerisi için Kanser Beslenme Araçları nı ziyaret edin.

Nötropeni (Kan Bozukluğu)

Bazı kanser hastalarının kemoterapi tedavisi sırasında nötropeni denilen bir durum oluşur. Bu durum akyuvarların enfeksiyonlarla olan mücadelesinde güçsüzlüğe sebebiyet verebilir. Vücut sıcaklığı 38°C‘ nin üstünde olan kişiler derhal doktora başvurmalıdırlar çünkü nötropeninin etkileri bazen hayatı tehdit edici olabilir.

Nötropeni ile savaşmak için doktorunuz aşağıdakileri önerebilir:

- Kanınızda daha fazla akyuvar üretimini sağlamak için kemik iğlini uyarıcı ilaçlar verebilir.
- Eğer herhangi bir enfeksiyon oluşmuşsa antibiyotik veya anti mikrobik ilaçlar verebilir.

Gün boyunca nötropeniyi önlemek için takip edebileceğiniz pek çok adım bunmaktadır. Örneğin:
- Grip, soğuk algınlığı gibi enfeksiyona sahip kişilerden uzak durun.
- Yiyecekleri tamamen temizleyip pişirin.
- Bahçe işleri gibi küçük kesiklerin meydana gelebileceği aktivitelerden sakının.
- Dengeli beslenin ve yeterli miktarda sıvı alın.

Ağız ve Boğazda Yaralar

İltihaptan kaynaklanan ağız, boğaz ve gırtlakta oluşan yaralar mukosit olarak adlandırılır. Kemoterapi gören hastaların ortalama %40’ında görülür. Baş ve boyun bölgesine radyoterapi alan kişiler de tedaviye başlamadan önce yardım ve tavsiye için diş doktorunu ziyaret etmelidir.

Doktorlar bu yaralarla aşağıdaki şekillerde savaşabilirler:
- İltihabı ve rahatsızlık hissini gidermek için bir ağız çalkalama ürünü verebilir.
- Yaralarınızı enfeksiyondan koruyacak yara tedavisinde kullanılan ilaçlardan verebilir.

Aşağıdaki ağız ve diş sağlığı ile ilgili tavsiyeleri evde uygulayabilirsiniz:
- Suda çözülebilir ağrı kesiciler, tuzlu su ve soda ile gargara yapabilirsiniz.
- Florür içeren diş macunları ili dişinizi nazikçe fırçalayın.
- Diş ipliği ile dişlerinizi nazikçe temizleyin.
- Asitli, baharatlı ve tuzlu yiyeceklerden sakının.

Kilo Kaybı

Kilo kaybı bazen kemoterapi ve radyasyon tedavisiyle alakalıdır. Bu bazı hastalarda güçsüzlük ve yorgunluğa sebep olur.

Kilo kaybını en aza indirmek için doktorunuz aşağıdakileri önerebilir:
- İştah açıcı ilaçlar.
- Vücudunuzun yağ tutmasına yardımcı Lipaz enzimi
- İştah açmaya yardımcı progesteron hormonu

Evde kilo kaybıyla savaşmak için:
- Günlük aldığınız kaloriyi 450-500 kalori artırın.
- Günde 3 öğün çok fazla yemek yerine sık aralıklarla az yiyin.
- Evde, işte veya canınızın çektiği her zaman yiyebilmeniz için yanınızda atıştırmalık yiyecekler bulundurun.
- Tedaviden hemen önce yiyeceklerden tiksinmenizi önlemek için proteince zengin yada beslenmede önemli olan yiyeceklerden uzak durun.

05 June 2009

KANSER VE BESLENME

Kanser organizmada bazı hücrelerin kontrolsüz çoğalması sonucu oluşan
fizyolojik bir bozukluktur. Kontrolsüz çoğalan bu hücreler; Çevresine
yayılır, dokuları ve organları bozar. Normal hücreleri öldürür. Kanser
oluştuğu vücut dokusuna göre isimler alır. Meme, kolon, akciğer, karaciğer,
deri vb.

Günümüzde yapılan bilimsel çalışmalar sonucu; kanser hastalarının yaklaşık
%30'unun sigara kullanımı, yaklaşık %35'i beslenme kaynaklı olduğunu
gösteriyor. %3'ününde alkol kullanımına bağlı tutuluyor. Özellikle:
karaciğer, pankreas, yemek borusu kanserlerinin beslenmeyle direk ilişkisi
olduğu kesinlik kazanmıştır. Tüketilen besinlerin kalitesi ve miktarı yeni
oluşan bir hücre için çok önem taşımaktadır.


Bazı kanser türlerinin, bazı ülkelerde sık sık görülmesi, bu ülkelerdeki
yaşam koşullarıyla ilişkilendirilmesine neden olmuştur. Mide kanserinin
Japonya'da sık görülmesi Japon halkının beslenmesinde tuza fazla yer
vermesine bağlanmıştır. Karaciğer kanserinin en çok tropikal ülkelerde
görülmesi, bu bölgelerdeki iklimden dolayı küflenmiş yer fıstığı ve tahıl
tüketimine bağlanmıştır.

*Besin ve beslenme durumumuz kansere olan yatkınlığımızı belirlemede ve
önlemede ne kadar rol oynar?*
*Kanserden korunmak için beslenmemizde nelere dikkat etmeliyiz?*

*1. **Sağlıklı vücut ağırlığında olmalıyız.*

Şişman olan insanlarda kanser normal kilosunda olan insanlara oranla daha
sık görülür. Özellikle meme, kalınbağırsak, rektum ve kan kanseri
şişmanlarda daha çok görülür. İdeal kilo aralığında olmak sadece kanser
riskinden değil, diğer hastalıklardan da korur ve kaliteli bir yaşam
sürmemize katkıda bulunur.

*2. **Rafine edilmemiş yiyecekler tüketmeliyiz.*

Besinlerin aşırı saflaştırılması kanserden koruyucu posanın kaybolmasına
neden olur. Rafine işlenmiş yiyeceklerden aldığımız karbonhidratlar çok
çabuk emilir ve şişmanlığa sebep olur. Kepekli tam tahıl ürünleri,
kurubaklagiller (kurufasülye, nohut, mercimek) taze sebze ve meyvelerin
fazla tüketilmesi selüloz gibi karbonhidratların, posaların alımını artırır.
Bu da bağırsakların düzenli çalışmasını sağlar ve kalın bağırsak, rektum
kanserini önler.

*3. **Kaliteli protein kaynaklarını (yumurta, et, süt, peynir vb.) yeterli
ölçüde ve yağsız olarak almalıyız.*

Vücudumuzda besinlerin sindirilmesi sırasında serbest radikaller oluşur.
Serbest radikaller kanser oluşumunu tetikleyen elemanlardır. Vücudumuzun
serbest radikallerle savaşan sistemine antioksidan savunma sistemi denir.
Antioksidan savunma sisteminde görevli enzimlerin oluşumu için vücudumuza
yeterli miktarda protein almamız gereklidir.

4. *Yağ*
Günlük yağ tüketimimiz aldığımız enerjinin %30'unu geçmemelidir. Yağın
miktarı kadar özelliği de önemlidir. Bu nedenle diyette mümkün olduğunca
doymamış yağ asitleri içeren sıvı yağlara günlük tüketimde daha çok yer
verilmelidir. Katı yağlardan kaçınılmalıdır. Özellikle zeytin yağı ve kanola
yağı daha çok yer verilmelidir. Yapılan bütün araştırmalara göre yüksek yağ
alımı özellikle meme, prostat, testis, rahim, yumurtalık, kalın bağırsak,
rektum kanseri oluşumunu arttırdığı görülmüştür.

*5. **Bol bol taze sebze - meyve ve tam tahıllı ürünler tüketmeliyiz.*

Günde 5-7 porsiyon sebze meyve tüketmeliyiz. Böylece kanser oluşumunu
engelleyen ve oluşmuş kanserli hücrelerin tedavisinde etkili olan pek çok
vitamin ve karatonoidlerden zengin beslenmiş oluruz. Ayrıca posa yönünden
zengin olmaları kolon kanseri riskini azaltır. Antioksidant vitaminler ve
vitamini olmayan antioksidantların en iyi kaynakları sebze ve meyvelerdir.

*6. **Füme, salamura, ızgara yiyeceklerin tüketilmesi sınırlandırmalıyız.*

Besinlerin tütsülenmesi, tuzlanması, nitrit, nitrat ve başka birtakım
kimyasal maddeler eklenerek işlenmesi sırasında kansorejen maddeler
oluşmaktadır. Izgara yapma ve tütsüleme yapma sırasında et ve şarküteri gibi
ürünlerin üzerinde yanma sonucu oluşan benzpyren kanser riski oluşturur. Bu
nedenle et ve et ürünlerini pişirirken etle ateş arasındaki mesafenin 15 cm
olacak şekilde, çok güçlü olmayan ateşte, yakmadan ve dumanlama yapmadan
pişirmeliyiz. Ayrıca yanmış ve üzerinde yanık olan hiçbir ürünü yememeliyiz.


*7. **Küflenmiş yiyeceklerden kaçınmalıyız. *

Kanseri tetikleyici maddeler gıdaların depolanması veya hazırlanması
sırasında oluşabilir. Örneğin: Aflatoksin B1 karaciğerde kansere neden olan
bu madde; nemli ve ılık ortamlarda depolanma sırasında bir küf mantarı
tarafından üretilir. Yapılan araştırmalar; nemli sıcak bölgelerde karaciğer
kanserinin görülmesin bu bölgelerde çok miktarda tahıl tüketildiği ve
iklimden dolayı tahıllarda oluşan aflatoksine bağlanmaktadır. Ülkemizde
bulgur, mısır, yer fıstığı vb. diğer yağlı tohumlarda nemli ortamda
üretilmesi ve bulundurulması sonucu görülmektedir.

*8. **Tükettiğimiz besinlerin temiz olmasına ve kişisel temizlik kurallarına
dikkat etmeliyiz.*

*9. **Sigara tüketiminden kaçınmalıyız. Sigara içilen ortamlarda
bulunmamalıyız.*

Sigaranın kanser üzerindeki tetikleyici etkisi %30'la ikinci sırada yer
almaktadır. Akciğer kanserine neden olmaktadır.

*10. **Alkol alımını azaltmalıyız.*

Alkol karaciğer kanserine neden olmaktadır. Sigara + alkol : boğaz, ağız,
larinks, özafagus kanserleri riskini arttırmaktadır.




*11. **Aktivite*

Kendimize aktif bir yaşam kurmalıyız. Düzenli spor yapmalıyız. Her gün
düzenli yürüyüşler yapmalıyız. Fiziksel aktivite hormon düzeyini etkiler ve
bağırsakları uyarıcı etki yapar ve bağırsakların düzenli çalışmasına
yardımcı olur.


*Kansere Düşman Yiyecekler*
Bazı besinlerde bulunan bazı özel maddeler kanser oluşumunu engeller. Bu
maddeler vücutta kimyasal karserojenlerin oluşumunu önler, vücuda giren
kanserojerlerin etkisini yok eder, kanser hücrelerinin çoğalmasını
yavaşlatır.
Ailesinde kanser olanlar, sigara içenler, kirli havanın olduğu bölgelerde
yaşayanlar bu yiyeceklere diyetlerinde fazla yer vermelidirler.
*Bu yiyecekler:*
1-Soya fasulyesi, mercimek, kuru fasulye, nohut, taze fasulye, bezelye (Bu
yiyeceklerin içinde proteaz engelleyiciler bulunur.)
2-Meyve, ceviz, fıstık, fındık ( oksitlenmeyi önleyici maddeler vardır.)
3-Turunçgiller, kayısı, karadut, kızılcık, kiraz, vişne, kuş üzümü, kırmızı
ve kara üzüm, diğer meyveler, soya fasulyesi (flavonoidler var)
4-Lahana, karnabahar, ıspanak, pazı, turp, nane, kekik, pancar, şalgam,
hardal yaprağı ve bunun gibi yenilebilen yabani otlar (bunların içindeki
özel koku ve tat veren maddeler anti kanserojendir)
5-Sarımsak, soğan, pırasa (içindeki kükürtlü maddeler antikanserojendir.)


*Kanser Riskini Azaltıcı Besinler:*
Yapılan araştırmalara göre antikanserojen vitaminleri (A vitamini- B
vitaminleri- C vitamini - D vitamini- Mineralleri ( selenyum, çinko, iyot,
molibden, bakır, demir, calsiyum, mangenez) ve antioksidanları içeren
besinlerin çok tüketilmesi kanser riskini azalttığı görülmüştür.
Bütün taze sebze ve meyveler, tam tahıl ürünleri (ekmek, yulaf, bulgur vb.)
kuru baklagiller kanser riskini azaltan besinlerdir.
Kanserle Kardeş Yiyecekler
Yapılan bütün araştırmalarda bazı besinlerde kanser riskini artıran zararlı
maddelerin bulunduğu saptanmıştır.


*Kanser Riskini Artıran Yiyecekler :*-
Yağlı ve yaşlı koyun, sığır, keçi, tavuk eti
- Domuz eti, domuz pastırması
- Hamburger
- Sade yağlı etten yapılan köfteler
- Sucuk, sosis, salam
- Tereyağı, içyağı
- Yağda kızartılmış besinler
- Tuzlanmış besinler
- Tütsülenmiş besinler
- Nitrit- nitrit eklenmiş besinler (şarküteri ürünleri)
- Doğrudan ateşte pişen etler (mangal, döner vb.gibi)

Bu besinler ara sıra özellikle C vitamini ve lif yönünden zengin sebze ve
meyvelerle tüketmemizde sakınca olmaz.


*Kanser Hastasının Tedavisi Sürecinde Tıbbi Beslenme Tedavisi Nasıl
Olmalıdır? *

Pek çok kanser hastasının tedavisinde cerrahi yöntemlerle birlikte
kemoterapy, radyoterapy gibi diğer yan tedavilere de başvurulur. Kanserli
hücre yok edilmeye çalışılır. Bu tedavi sırasında ve tedavi sonrasında
yeterli ve sağlıklı bir beslenme planı hazırlanmalı ve hastanın beslenme
durumu sürekli gözden geçirilmelidir. Kanserli bireyin yeterli enerji
alımını sağlanması hastanın malnütrisyon (yetersiz beslenme sonucu oluşan
durum) olmasını önler.

Kanserli hastada hücre yıkımı yüksek olması nedeniyle yüksek ve kaliteli
protein alımı sağlanmalıdır. Kanser tedavisi sırasında iştah kaybı, bulantı,
kusma, besinlere karşı hassasiyet oluşumu nedeniyle besin alımı
azalmaktadır.

Hastanın yiyebildiği, iştahının açık olduğu zamanlar gereken enerji ve
proteini sağlamak açısından yükleme yapılabilir. Kaliteli protein kaynakları
(et - yumurta) miktarı arttırılabilir.

Yemek yeme miktarı düştüyse öğün sayısı arttırılarak daha çok besin alımı
sağlanabilir. Besinler hacmi küçük kalorisi yoğun şekilde verilebilir.

Diyetisyen gözetiminde sütlü tatlıların içine fındık veya ceviz dövülerek
verilebilir. Bol yumurtalı - sütlü tatlılar (krem karamel, kastırt vb. gibi)
tercih edilebilir.

Makarna tüketilirken peynir ilavesi yapılabilir. Meyve tüketimi azaldıysa
meyveler püre halinde içine bal, pekmez veya ceviz ilave edilerek küçük
öğünler hazırlanabilir. Böylece aynı hacimde daha fazla kalori ve protein
alımı sağlanmış olur.

Yemek sırasında sıvı tüketimi azaltılarak mide hacmini iyi değerlendirmek
gerekir. Yemek dışı zamanlarda bol sıvı tüketmesi sağlanmalıdır. Bitki
çayları, taze meyve suyu, komposto, su tüketimi bol olmalıdır.

Hastanın besinleri tüketebilme durumu değerlendirilerek gerekirse Diyetisyen
gözetiminde besinlere protein, karbonhidrat destek ürünleri ilave
edilebilir. Yada enteral beslenme (Özel beslenme ürünleri) ürünleri
kullanılabilir.

Kanser hastalarının yaşadığı diğer bir sorunda tat ve koku duygusunun
değişmesiyle beraber besinlere karşı oluşan hassasiyettir. Bu durumda
hastayı zorlamak yerine hangi besinlerin kokusundan, tadından rahatsız
olmadığı tespit edilerek o besinlere yönelinebilinir. Besinlerin tadını
değiştirmek için baharatlar, aromalı otlar, çeşitli soslar ilave edilebilir.
Elma sosu, balzamik sirke, beşamel vb. gibi.

Bulantı sorunu olan hastalara mümkün olduğunca yağsız ve kuru besinler
tercih edilmelidir. Ekmek yerine galeta, grisini kullanılabilir. Etin ve
yoğurdun yağsız yerleri verilebilir.

Soğan - sarımsak - lahanagillerde bulunan sülfit grupları tümör oluşumunu
yavaşlatır. Yemeklere bol soğan, sarımsak kullanılmalıdır. Yiyeceklere
soğanlı - sarımsaklı soslar ilave edilebilir.

Soya ve diğer kuru baklagillerde bulunan preteaz inhibitörleri de kanser
hücreleri oluşumunu engeller aynı zamanda kanser hücrelerinin normale
dönüşmesine de katkıda bulunur. Hastanın diyetinde kurubaklagil, soya
yemekleri en az haftada 2 gün yer olmalıdır.


Üzümde bulunan resveratrol denen fitokimyasallar da tümör oluşumunu
yavaşlatmakta, tümör büyümesini zorlaştırmaktadır. Çekirdekli üzüm tüketimi
arttırılmalıdır. Yada ezilmiş öğütülmüş üzüm çekirdeği formları
kullanılmalıdır.

30 May 2009

Sağlıklı bir yaşam için Resveratrol

Resveratrol, üzüm, kırmızı şarap, yer fıstığı ve yabanmersini gibi gıdalarda bulunan polifenolik bir bileşiktir. Resveratrolün özellikle hayvan veya patojenlerin bitkilere saldırması, yaralanma veya ultraviyole (UV) ışığa maruz kalma sonucunda bitkiler tarafından dayanıklılığın artırılması amacıyla üretilen bir bileşik olduğu bilinmektedir.

Resveratrolün aynı zamanda kolesterolün düşürülmesinde de etkili olduğu ve kalp krizi riskini azaltabileceği ifade edilmektedir. Ayrıca antioksidan aktivite göstererek kılcal damarların tıkanmasını engellediği, apolipoprotein ve lipid sentezini düzenleyerek kalp-damar sağlığını desteklediği yapılan çalışmalarda ortaya konmuştur.

Yaşlanmayı önleyici etki
Resveratrol, yaşlanmayı geciktirici etkisi ile bilinen bir moleküldür. Resveratrol’ün DNA tamir geni olarak bilinen Sirtuin 1’i aktive ettiği bilinmektedir. Ayrıca yapılan çalışmalarda kalori kısıtlaması etkisi göstererek hücre yaşam süresini uzattığı belirtilmektedir. Bu etkilerinin dışında resveratrol yaşam süresini aerobik kapasiteyi ve insülin duyarlılığını artırarak, enerji üretimine destek olarak, motor fonksiyonların düzenlenmesini ve metabolik hastalıklara karşı organizmanın korunmasını sağlayarak artırmaktadır.

Antioksidan Etki
In vivo olarak güçlü bir antioksidan olan resveratrol serbest radikal hasarlarına karşı koruma sağlamaktadır. Antioksidan etkisini NO (nitrik oksit) sentezi ve serbest radikal süpürücü etkisi ile ortaya koymaktadır. İskemi-reperfüzyonda kalp, beyin ve böbrekte resveratrol NO sentezini indüklerken oksidatif stresi azaltmaktadır. Resveratrol oksijen radikallerini inhibe ederek etkinlik göstermektedir.

Kardiyovasküler Koruma
Resveratrol, LDL oksidasyonunu ve trombositlerin kılcal damarlarda birikmesini engelleyerek kalp krizi riskini azaltmaktadır. Fransız paradoksu olarak bilinen Fransa’da kırmızı şarap tüketimi ve kardiyovasküler hastaklık arasındaki ters orantı, kırmızı üzümde bulunan resveratrol etkinliği ile açıklanmaktadır. Kardiyak hasarın akut ve kronik modellerinde, resveratrol miyokardiyal iskemi-reperfüzyon hasarının şiddetini azaltmaktadır. Kardiyovasküler hastalıkların altında yatan oksidatif hasara karşı koruyucu olduğu, yapılan birçok çalışmada belirtilmektedir.

Antiinflamatuar Etki
Resveratrol, COX-2 transkripsiyonunu inhibe ederek antiinflamatuar etkinlik göstermektedir. Ayrıca siklooksijenaz enzim inhibisyonu ile kalp krizi riskini azaltıcı etkisi bulunmaktadır.

Antiviral Etki
Resveratrolün Herpes Simplex I-II’yi inhibe edici etkisi bulunmaktadır. Resveratrol, virüsün hücresel fonksiyonlarını inhibe edebilmektedir.

Antikanserojen Etki
Resveratrol, insan epitel hücrelerinde hücre bölünmesini sağlayan enzimleri inhibe ederek antiproliferatif ve antikanserojen etkiler göstermektedir. Bu etkileriyle meme, prostat, mide, pankreas ve tiroid kanserlerini önlemede kullanılabilmektedir.

Antioksidan ve antimutojen özelliği ile yaşlanmaya karşı koruma sağlayan resveratrol, aynı zamanda kanser oluşumunu önleyebilmekte ve kalp damar sağlığını destekleyebilmektedir. Bu olumlu etkileriyle resveratrol kansere ve kardiyovasküler hastalıklara karşı koruma sağlamak, genç ve güzel kalabilmek amacıyla kullanım alanı bulan kuvvetli bir antioksidandır.

Referanslar
1) Türkiye Klinikleri J Med Sci 2008;28(Suppl):S166-S169
2) Turkish Journal of Biochemistry- Turk J Biochem 2008;33 (3);117-121

08 May 2009

Sağlıklı beslenme

SAĞLIKLI BESLENME

İnsanın yaşaması,çocuğun büyümesi,gelişmesi,düşünen bir beyne,çalışan emek harcıyan bir bedene sahip olması için,beslenmesi gerekir. Ama gelişi güzel değil,düzenli beslenmeye gereksinimi vardır. Öyleyse beslenme nedir,ne değildir bunu açıklayalım. Beslenme,besin maddelerinin dışarıdan alıınması emilebilir hale getirilmesi,emilmesi, kullanılması,fazlasının depo edilmesi,depo edilemeyen miktarlarının ve artıklarının atılması evrelerini içerir. Beslenmenin ilk aşaması,besin maddelerinin alınması,yani yenilmesi ve içilmesidir.Bu yeme içme beyindeki acıkma ve doyma merkezi tarafından düzenlenir.Bu merkezin bozulması halinde,tokluk(anurexianervusa) ve dengesiz açlık(psikolojik oburluk) adı verilen duygular meydana gelir.
Anurexianervusa hali,istisnalar haricinde ruhi dengesini tam ayarlayamayan,kişiliğini tam geliştiremeyen,zayıflamak için diyet yapan kişilerde görülür.Şiddetli bir yiyecek reddi ve aşırı zayıflama şeklinde kendini gösterir.

Psikolojik oburluk hali,istisnalar haricinde mutsuz ve tatminsiz olan aşırı yemek yemeye ve içki içmeye düşkün olan,kişilerde görülür.Ruhsal durumu dengeli,yaşamı düzenli ve hayatın aşırı tutkunluk göstermeyen bir kişi açıkma ve doyma merkezlerinin dengesini korur.Normal besin alımını özel bir
önem göstermeden,kendini acıkma ve doyma duygularına bırakarak,vücud ağırlığını yıllarca aynı düzeyde tutabilir.

Ancak,beslenmenin esası kilo almak veya vermek değil,beden ve ruh sağlığını korumaktır.Bu da iç sistemin güçlenmesine,dolayısıyla hücrelerin beslenmesine ve temizlenmesine yönelik beslenme tarzıyla sağlanabilir.

*Bu beslenme tarzının esasları şunlardır:*

1-Beslenmeyi kilo vermek aracı olarak kullanmamak,
2-Sağlıklı gıdalarla beslenmek,
3-Her türlü gıdayı yemek ya da içmek,
4-Gıdaların besin değerlerini koruyup,toksik tesir kazanmasını önlemek,
5-Doğal gıdalarla beslenmek,
6-Besin öğelerini dengeli kullanmak,
7-Gıdaların tedavi değerini tanımak,
8-Günlük kalori ihtiyacını ayarlamak,

*Yararları;*
-Beslenmeye yasak koymaz,
-Beslenmeyi zevk haline getirir,
-Hazımsızlık(gaz),ağız kokusu,sindirim zorluğu,kabızlık,sancı gibi sorunları önler,
-Metabolizmayı güçlendirir,
-Kan basıncını düşürür ve tansiyonu dengeler,
-Kandaki yağ,su,protein ve şekeri dengeler,
-Kandaki hemoglobin miktarını arttırır,
-Hücrelerin yağ,protein,karbonhidrat,vitamin ve mineral gibi besin ihtiyacını yeterli bir şekilde karşılar,
-Vücutta yağ,su ve toksin birikimini önler,
-Kilo,ödem ve selülitlerden kurtarır,
-Vücudun bağışıklık sistemini güçlendirir,
-Daha az harcamayla daha iyi ve zevkli beslenmeyi sağlar,
-Sağlığa zarar veren gıdalarla beslenmekten uzaklaştırır,
-Yararlı gıdalarla beslenmeye yönlendirir,

*BESLENMEYİ KİLO VERME ARACI OLARAK KULLANMAMAK*

Beslenmeyi hücre sağlığını korumak yerine,kilo vermek amacıyla kullanmak,hücrelerin besin ihtiyacını karşılanmasını önler,metabolizmayı bozar,vücudu güçsüz ve enerjisiz bırakır.Verilen kiloların tekrar geri
alınmasına ve şişmanlığın kalıcı olmasına neden olur.Vücut nezleden kansere kadar her türlü hastalığa karşı dayanma gücünü kaybeder.Beslenme hücre sağlığını korumak amcıyla yapılır ise kilo sorunları kesin ve kalıcı olarak giderilir.

*SAĞLIKLI GIDALARLA BESLENMEK*

"Ne yersek o oluruz"

Yenilip içilen gıdalar vücudun bir parçasını oluşturur.Bu nedenle sağlıklı gıdalar ile beslenen kişi,sağlıklı bir vücuda,ne olduğu belirsiz gelişi güzel gıdalarla beslenen kişi sağlıksız bir vücuda sahip olur.

*GIDALARDA ARANAN ÖZELLİKLER*

-Mümkünse doğal olmalı,
-Uyarıcı ve hormonlarla yetiştirilmemeli,
-Toplanması,kurutulması,saklanması ve ambalajlanması hijyenik olmalı,
-Taze,sağlam ve temiz olmalı,
-Konsantre edilmemiş(Pastırma,salam,sosis,sucuk,konserve gibi)ve kimyasal muameleler görmemiş olmalı.
*"Ekolojik Gıdalar"*

Yetiştirilmesi,üretilmesi,toplanması,kurutulması,saklanması ve ambalajlanmasında hiçbir uyarıcı hormon,kimyasal madde ve sanayi işlem kullanılmayan gıdalara "ekolojik gıda"adı verilir.

Yararları:
-Besin değerleri yüksektir.
-Toksit madde taşımazlar.
-Toksinlrin boşaltılmasına ve kanın temizlenmesine yardımcı olurlar.
-Hücre sağlığına zarar vermezler.
-Biyolojik gençleşmeye yardımcı olurlar.

*HER TÜRLÜ GIDAYI YEMEK YA DA İÇMEK*

Bir kişi,hücrelerinin beslenmesine ve temilenmesine yardımcı olabilmek için günlük yaşamında meyva,sebze,tahıl,bakliyatlar ve hayvani gıdaların her birinden,vücudun ihtiyacı kadar yemek içmek zorundadır.Çünkü her gıdanın enerji ve tedavi değeri farklıdır."Biri olmazsa olmaz."Yani,her gıda
diğerinin tamamlayıcısıdır. Örneğin;çiğ sebze ve meyvalar,vücudun vitamin,mineral ve enzim ihtiyacını
karşılar.Taşıdıkları bu maddeler ile de,vücudun enerji ve yapıtaşı ihtiyacını karşılayan hayvani gıdaların,pişirilmiş sebzelerin,tahılların,bakliyatların,yağların sindirilmesine yardım eder ve
oksitlenmesini önler.

*GIDALARIN BESİN DEĞERİNİ KORUYUP VE TOKSİK TESİR KAZANMASINI ÖNLEMEK*

İç ortamın hücre sağlığını koruyacak düzeyde değişmez tutulması gıdaların besin değerini koruyup toksik tesir kazanmasını önlemekle sağlanabilir.Bunun çareleri şunlardır:

*Gıdaları karıştırmadan yemek ya da içmek*

Gıdalar,konsantre(oksitlenen)ve konsantre olmayan gıdalar(oksitlenmeyen)olarak iki ana gruba ayrılır.Konsantre gıdalar kendi aralarında nişastalı ve proteinli gıdalar,konsantre olmayan gıdalar da
meyvalar ve çiğ sebzeler olarak ikiye ayrılır.Sebzeler pişirildikçe konsantre gıdaya dönüşürler.Örneğin;patates çiğ iken sebze,pişirildikten sonra nişastalı gıda grubuna girer.Bu gıdalardan meyva şekerleri direk olarak,nişastalı gıdalar alkali salgı ile sindirilerek,proteinli gıdalar
asit salgı ve çiğ sebzelerde bulunan canlı enzimlerle sindirilerek kana karışırlar. Bu nedenle,gıdalarımızı meyvalar, nişastalı gıdalar ve proteinli gıdalar olmak üzere üç ayı gruba ayırıp,üç ayrı öğünde yemek içmek zorundayız.Bu şekilde beslenirsek,gıdaların işe yarayan kısımları daha kolay ve daha çabuk sindirilip kana verilir. İşe yaramayan kısımları da daha kolay ve daha çabuk dışarı atılır.Bu sayede tüm gıdaların besin değerleri korunur, toksik tesir kazanması önlenir. Gıdalar karıştırılarak yenilip içilirse zor sindirilirler.Midede uzun zaman bekleyerek besin değerlerini kaybedip toksik tesir kazanırlar.Mideden
bağırsağa geçmeden mikroplar ve bakteriler tarafından tüketilirler.Sindirim sisteminde parazitlerin üremesine neden olurlar.Oksitlenirler.Bu olay,ağız kokusu,sindirim sancısı,mide ve bağırsak gazları gibi sorunlarla kendini gösterir.

*Örneğin;*

-Meyva ve meyva suları,nişastalı veya proteinli gıdalarla aynı öğünde yenilirse asit ve alkali salgıların etkisinde kalarak fermantasyona uğrayarak bozulurlar.Ayrıca besin değerlerini kaybedip toksik tesir
kazanarak iç ortamın ve karaciğerin düşmanı olurlar.
-Nişastalı gıdalar grubuna giren patates ile,proteinli gıdalar grubuna giren et,aynı öğünde yenilirse vücut patatesi sindirmek için alkali salgı,eti sindirmek için asit salgı salgılar.Salgılanan bu salgılar,midede
karıştırılınca ,kimyasalca kaçınılmaz olarak nötr salgıya dönüşürler. Nötr ortamda patates de,et de sindirilemez.Bu gıdaların sindirilebilmesi ve mideden bağırsağa geçebilecek hale gelmesi için mide tekrar tekrar asit ve alkali salgı salgılamak zorunda kalır. Vücut,en büyük enerjiyi gıdaların sindirilebilmesi için harcar.Bu enerjiyi harcamasının amacı,gıdalardan daha fazla enerji elde edip yaşamını sürdürebilmektir. Sindirim için bu kadar fazla enerji elde edip yaşamını sürdürebilmektir.Sindirim için bu kadar fazla enerji tüketilmesine rağmen,gıdalar besin değerini kaybedip,toksik tesir kazanmış vaziyette bağırsaklara geçerler.Bu defa vücut,gıdaların toksik tesirini yok etmek için,sindirim için harcadığı iki misli fazla enerji tüketir.Sonunda,kar edemeyen işletmenin iflas ettiği örneği,enerji iflasına uğrar ve hücrelerde dejenerasyon başlar.Bu olay,gençlik yıllarında yorgunluk, hazımsızlık, kabızlık, nezle, grip, solunum zorluğu, kalp yetmezliği, yüksek tansiyon, romatizma, artrit, kansızlık alerji ve cilt hastalıkları gibi sağlıksorunlarıyla,elli yaşından sonra da kalp krizi,felç ve kanser gibi ciddi hastalıklar şeklinde kendini gösterir.

*Gıdaların Öğünlere Göre Gruplandırılışından Örnekler*

*Sabah Kahvaltısı:

*Aç karnına 1-2 bardak ılık su +bir bardak vücudun ihtiyacı olan bitki çayı+bir tatlı kaşığı bal veya pekmez +meyva(Şeker hastaları şeker oranı düşükmeyvalar yemelidir.)

Kolay sindirilebilen ve çabuk kana karışan bu gıdalar vücudun;

vitamin,mineral ve acil enerji ihtiyacını karşılar.Birgün önce yenilen gıdaların toksik etkilriyle kirlenen kanın temizlenmesini ve güne enerjik başlamamızı sağlarlar. Koenzimlerin salgılanmasını mükemmelleştirir ve
vücudun ümmin (bağışıklık) sistemi güçlendirirler.

*Sabah Öğle Arası:*
1-2 bardak su ve 1 bardak süt içilebilir.

*Öğle Öğünü:*

Alkali salgı ile sindirilebilen nişastalı gıdalar grubundan oluşan bu öğünde pişirilmiş sebze+tahıl+bakliyat yenilmelidir. Öğle öğününde yenilen bu gıdalar yavaş yavaş enerjiye dönüştükleri için akşama kadar ihtiyaç duyulan enerjinin karşılanmasını sağlarlar.Bu gıdalar beraber pişirilip yenilirse daha besleyici ve lezzetli olurlar.

*Öğle ve Akşam Arası:*

1-2 bardak su,bitki çayı,ayran,ağır işciler için tatlı yenilebilir.

*Akşam Yemeği:*
Bu öğün her renkteki yeşilliklerden hazırlanmış salata +Hayvani gıdalardan oluşmalıdır.

Çinliler bu oranı:2 kısım salata,
2 kısım hayvani gıda,
1 kısım ekmek şeklinde önerirler.
Ekmek ve pirinci nötr gıda olarak kabul ederler.

Proteinler,hormonların hammaddesini oluşturur.Akşam yenilen bu gıdalar,seks hormonu başta olamk üzere tüm hormonların salgılanmasını kolaylaştırır. Sabah yapılan sporların,kasların güçlenmesi ve gelişmesi üzerindeki etkisini arttırır(mecbur kalınırsa öğle ve akşam öğünü değiştirelebilir.) *Akşam yemeğinden sonra,*vücuda rahatlık veren ve uyumayı kolaylaştıran bitki çayları içilebilir.

Bir öğün önce yenilen gıdalar,mideden barsağa geçmeden ikinci öğüne başlamamak Midedeki gıdalar bağırsağa geçmeden yenilen bir lokma gıda,daha önce yenilen gıdaların mideden bağırsağa geçmesini geciktirir. Bu da gıdaların mide de fazla beklemesine,besin değerlerini kaybedip toksik tesir kazanmasına neden olur.

*Aç karnına olmak şartıyla, gıdaların mideden bağırsaklara geçiş süreleri:
*1-Su,yudum yudum ve ılık içilirse:Midede beklemeden bağırsaklara geçer.
2-a)Meyva suları :0,5-1 saat
b)meyvalar :2 saat
3-Çorbalar :2 saat
4-a)Pişirilmiş sebzeler :2-4 saat
b)Tahıllar :2-4 saat
c)Bakliyatlar :2-4 saat
5-Hayvani Proteinler :4-5 saat
6-Kızartmalar :5-7 saat
7-Yağlar :7-8 saat
Bu gıdaların midede daha uzun bekleme nedeni,karıştırılarak yenilmeleri veya mide,bağırsak gibi sindirim organlarının hasta olmasına bağlıdır.

*Günde üç öğün beslenmek;*
Vücut alışkın olduğu saatlerde,sindirim salgılarını daha iyi salgılar.Bu nedenle,günde üç öğün saatinde beslenmeliyiz.
*Fazla soğuk ve sıcak yiyip içmemek;*
Fazla soğuk ve sıcak sindirim salgıların salgılanmasını zrlaştırır ve etkilerini azaltır.
*Stres ve yorgunluk hallerinde yemek yemek*
Stres ve yorgunluk halinde,sindirim salgıları düzensiz salgılanır.Gıdaların sindirimi zorlaşır.
*Temiz bir ortamda yemek,içmek*
Yemek yenilen ortam ne kadar temiz ve düzenli ise,gıdaları yiyip içmek de o kadar zevkli olur.sindirim salgılarıda daha etkili salgılanır.
*Gıdaları iyice çiğnedikten sonra yutmak*
Sindirim ağızda başlar.Bu nedenle,gıdaları iyice çiğneyip ağızdaki sindirim salgıları ile muamele edildikten sonra yutulmalıdır.Bazı gıdalar ağızda yeterli çiğnenmeden yutulurlar ise kesinlikle sindirilemezler.
*Bir öğünde mideyi 1 lt.den fazla doldurmamak*
Midenin hacmi,1-1,5 lt.civarındadır.Mide 2/3 den fazla doldurulursa gıdaların sindirimi zorlaşır.Kalp yorulur,mide deforme olur.
*Akşam yemeğini uyku saatinden en az 2 saat önce yemek*
Mide uyku halinde iken,sindirim salgıları salgılamaz.Bu nedenle akşam yemeklerinden sonra en az 2 saat uykuya yatılmamalıdır.Mecbur kalınırsa Meyva,meyva suyu çorba gibi kolay sindirilebilen ve mideyi çabuk terkeden gıdalar yenilip içilmelidir.
*HAYAT SAĞLIKLA GÜZELDİR...*